Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

Büyük Kolay: New Orleans


Her yıl ABD'de yapılan dünyanın en büyük Sağlık Bilişimi etkinliği olan HIMSS Fuar ve Konferansı 3-7 Mart 2013 tarihleri arasında New Orleans'da gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı yetkilileri ve Sağlık Bilişimi profesyonellerinden oluşan katılımcılar ile bizler de bu önemli etkinlikte yerlerimizi aldık. Her yıl olduğu gibi bu büyük organizasyonda bu yıl da ülkemizi fuar katılımcısı olarak tek başına Sisoft temsil etti. Buraya kadar gelmişken bu güzel şehri iyice bir tanımak için de her boş vaktimizi gezerek değerlendirdik.

New Orleans Jazz ve Blues müziğiyle, ortasından geçen Mississippi Nehriyle, Mardi Gras gibi eğlenceli festivalleriyle birçok kitap ve filme konu olmuş, herkesin hakkında az yada çok birşeyler bildiği bir şehir. ABD'nin Lousiana Eyaletine bağlı olan bu şehre The Big Easy (Büyük Kolay) diyorlar. Bunun en büyük nedeni 20. Yüzyıl başlarında ABD'li müzisyenlerin bu şehirde kolayca iş bulabilmeleriymiş ama sonraları New York şehrine göre yaşaması çok daha kolay olduğu için bu terim kullanılmaya başlanmış, çünkü New Orleans bir zamanlar Amerikanın en ucuz şehirlerinden birisiymiş.

New Orleans, Amerika Birleşik Devletleri'nin Louisiana eyâletinin en büyük şehri. Pontchartrain gölü ile Meksika körfezi arasında yer alan dünyanın en hareketli liman şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor. "Big Easy" ve körfezin şehri bir hilal gibi bölmesi nedeni ile "Cresent City" olarak da adlandırılıyor. Öte yandan şehrin en meşhur takma isimlerinden biri de "New Orleans"ın başharfleri ve "Louisiana Eyaleti"nin kısaltması ile oluşturulan NOLA.

Çok kültürlü geçmişi, mutfağı, müziğin özellikle jazz ve Blues'un başkenti oluşu ile tam bir cazibe merkezi.

New Orleans, Amerika Birleşik Devletlerinin en turistik ve eğlenceli şehirlerinin başında geliyor. Mississipi Nehrini, Pontchartrain Gölüne bağlamak amacı ile açmaya çalıştıkları kanal hiç bir zaman hayata geçirilememiş ancak daha sonra bu kanalın yapılmak istendiği yer şehrin en büyük iki caddesinden biri olan Canal Street olmuş. Canal street'i enlemesine kesen diğer önemli ve meşhur caddesi ise Bourbon street. 2005'te yaşanan Katrina Kasırgası kentte büyük yıkıma yol açmış.

New Orleans, bölge İspanyol hakimiyetindeyken 1718 yılında buraya yerleşen Fransızlar tarafından kurulmuş ve adını da Fransa'da Loire Nehri kıyısında bulunan Orleans şehrinden almış.

Şehrin French Quarter denilen bölümünde, hala bu dönemden kalma Fransız mimarisine has binaları görmek mümkün. Burada alışveriş yaptığım bir mağazadaki satış elemanı "Ben hiç Avrupa'ya gitmedim ama Avrupa'dan gelen turistler New Orleans'ın ABD'deki şehirler içinde Avrupa'ya en çok benzeyen şehir olduğunu söylüyorlar, sizce de doğru mu?" diye sordu. Gerçekten de French Quarter ilk bakışta çok tanıdık geliyor. Nispeten dar sokaklar, 18. Yüzyıl Avrupa mimarisi, trafiğe kapalı Bourbon Street ve eski binalardaki eğlence mekanlarıyla sanki Beyoğlu'ndaki Fransız Sokağı gibi... sadece burada yokuş yok.

French Quarter yalnızca mimarisiyle değil, gündüz ve akşam dolup taşan restoranları ve gece Bourbon Street'te akan insan seli ve eğlence mekanlarıyla da meşhur. Özellikle trafiğe kapalı ünlü Bourbon Street'deki eğlence görülmeye değer. Rengarenk ilginç kıyafetlere bürünmüş insanlarıyla, sokak bandoları ve bu bandoların müziği eşliğinde dans edenleriyle, sokak boyunca test tüplerle Daiqury (romdan yapılan meyveli kokteyl) satan kızlarıyla, barların üst katlarındaki balkonlardan aşağıdaki çılgınlığı seyreden ve çoğunlukla beğendiklerine renkli boncuk kolyeler atan insanlarıyla ve hatta asayişi sağlamak için trafiğe kapalı alanda atlarıyla gezen polisleriyle burada her gece ayrı bir festival yaşanıyor sanki.

Ama burada asıl festival zamanı, ayın konumuna göre tarihi her yıl değişmekle beraber, 3 Şubat ile 9 Mart arasına denk gelen Mardi Gras günü. 17. Yüzyılın sonlarından beri kutlanan bu festival, aslında Katolik inancından köken alıyormuş ama zaman içinde dini unsurlarından sıyrılıp bir eğlence çılgınlığına dönüşmüş. Mardi Gras'ın en büyük özelliklerinden biri Bourbon Street üstündeki barların üst kat balkonlarına çıkan insanların sokaktan geçen beğendikleri karşı cinse renkli boncuk kolyeler atması. Öyle ki Mardi Gras haricinde de bu gelenek her gece yaşanıyor ve sokaklar rengarenk boncuk kolyelerle kaplanıyor. Mardi Gras eğlencesinin ertesi sabahı burada çekilmiş bir fotoğrafta sokakta biriken kolyelerin büyük bir dozerle toplandığını görünce pek de şaşırmadım doğrusu.

Elbette eğlence müziksiz olmuyor ve New Orleans müziğin başkenti diyebiliriz. Burası Jazz Müziğin doğduğu şehir olarak biliniyor. Afrika kökenli Amerikalılar tarafından 20. Yüzyılın başlarında New Orleans'da başlayan Jazz akımı kısa sürede bütün dünyayı sarmış.

Burada insanlar müziği hayatlarına o kadar dahil etmişler ki cenazeler bile Jazz müzik eşliğinde yapılıyor ve Jazz Funerals deniliyor. Dünyaca ünlü Jazz müziyenlerinden Louis Armstrong da New Orleans'dan çıkan sayısız yetenekten birisi ve burada kendi adına büyük bir park yapılmış, hatta New Orleans Hava limanının adı bile "Louis Armstrong International Airport". Bourbon Street  üzerindeki barlarda, farklı türde müzikleri dinleyebileceğiniz mekanlar mevcut ama en iyi Jazz müzik mekanları Frenchmen Street üzerinde bulunuyor.

New Orleans her Amerikan şehri gibi sayısız Steak House'la dolu ama buraya gelip de deniz ürünü yememek büyük bir kayıp olur. Bir akşam internetten arayıp bulduğum "şehrin en iyi deniz ürünü restoranları" listesinden French Quarter'da bulunan "Deanie's Seafood Restaurant'ta" yeme fırsatımız oldu. Burada yediğimiz tereyağıyla fırınlanmış karışık deniz ürünleri tabağı muhteşemdi. Ayrıca bu şehrin sembolü Crawfish, yani bizim bildiğimiz adıyla tatlı su istakozu veya kerevit. En doğal halinde buharda haşlanmış olarak servis ediliyor ve tadına doyum olmuyor. Farklı tatlar denemeyi sevenler için de New Orleans bir cennet sayılabilir, zira buralarda timsah sosisi de dahil timsah etinden yapılan sayısız yemek yeme şansınız var.

New Orleans'da gündüz eğlencesi olarak Mississippi Nehri üzerinde riverboat denilen çarklı buharlı gemilerle gezinti turları - perili evler, hayaletli mezarlıklar ve voodoo ritüellerini görebileceğiniz ilginç turlar - tekneyle bataklık turları gibi farklı gezilere de katılmak mümkün. Ama en eğlenceli olanı bataklık üzerinde yapılan Air Boat turları. Altı düz bir teknenin arkasına takılı olan uçak motorunun döndürdüğü büyük pervanenin havayı itmesiyle saatte 70 mil hıza kadar çıkabilen Air Boat ile Mississippi Deltası üstündeki bataklık ve kanallarda uçarcasına bir gezinti yapıyorsunuz. Eğlenceli olduğu kadar da gürültülü olan bu gezide bütün yolculara birer ses engelleyici kulaklık dağıtılıyor ve kanallar üzerinden bataklığın ücra köşelerine kadar girebiliyorsunuz. Biraz önce ayrıldığınız beton şehrin hemen dışında muhteşem bir doğa ve doğal ortamlarında timsahlarla karşılaşmak gerçekten de çok şaşırtıcı. Burada pilot motoru susturup duruyor ve etrafınızda dolaşan Amerikan Timsahları hakkında bilgiler vermeye başlıyor. Birden bire arkasında duran kutudan yaklaşık 1 metre büyüklüğünde bir yavru timsah çıkartıyor ve timsahın anatomisini görsel olarak anlatmaya devam ediyor. Derken "Ağzına dikkat ettiğiniz sürece size zarar veremez" diyerek timsahı elimize tutuşturuyor.

Bu ilginç tecrübeden sonra etrafımızda uçuşan balıkçılların eşliğinde geri dönüyoruz. Bu muhteşem turun tek bir kusuru var; durduğunuz yerde güneşten yanarken Air Boat üzerinde yediğiniz rüzgarla donuyorsunuz.

Bu şehir hakkında daha anlatılabilecek çok şey var ama uzun lafın kısası New Orleans hayatta bir kez de olsa gidip görülmesi gereken bir şehir.

Dr. Korhan An - Oracle