Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

Çin Jet Hızıyla İlerliyor "Teknolojide Çekik Göz İstilası"

Ankara Ticaret Odası’nın, Dış Ticaret Müsteşarlığı verileri ve OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) sınıflamasından yararlanarak hazırladığı, ''Teknolojide Çekik Göz İstilası'' raporu açıklandı. Raporda; Türkiye pazarında bisikletten halıya, kırtasiyeden gözlüğe ucuz malları ile piyasamızı istila eden Çin’in yüksek teknoloji ürünleri” pazarımızı da ele geçirdiğine dikkat çekildi. Rapora ilişkin olarak dergimize değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, Çin’in yüksek teknoloji pazarına hâkim olmasını endişe verici bulduğunu söyledi. Aygün, “peygamberimiz ilim Çin’de bile olsa gidip alın”  demişti. “Biz galiba ilimi kilim diye anladık “dedi. 'Teknolojide Çekik Göz İstilası'' raporuna göre Çin’in, geçen yıl yüksek teknoloji ürünü ithal ettiğimiz ülkeler arasında 1. sırada yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Çin yıllık 50 milyar dolar civarında yabancı sermaye çeken bir ülke. Örneğin 2004 yılında bu ülkeye giren yabancı sermaye miktarı 60 milyar doların üzerinde. Çin'e son 20 yılda 500 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı gerçekleşti. 2005 yılında 70 milyar doları aştı. Bu ülkede girdi maliyetlerinin düşük, işgücünün ucuz olması sebebiyle hemen her büyük firma Çin’de bir ya da birkaç fabrika kuruyor. Çin’in 2004 yılında toplam dış ticareti 1.154 trilyon dolar ve ekonomileri 23 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor. Çin'de ihracatın yüzde 50’sini yabancı yatırımcılar gerçekleştiriyor.

 

Çin bu yatırımlardan kazandığı parayı başta tarım ve enerji olmak üzere yüksek teknolojinin gelişmesine harcıyor. Bunun sonucu olarak bugüne kadar yapamadığı "çip" leri üretmeye başlıyor.

 

Dünyanın hesaplama gücü en yüksek beşinci bilgisayarını bu şekilde yapabiliyor.

Onlarca ki tahminimiz 50 küsur civarında, teknoloji kalkındırma bölgeleri kuruyor.

 

Tabii ki tüm bunları objektif değerlendirdiğinizde görüyorsunuz ki, ortada planlı programlı bir çalışma var. Bu çalışma için gerekli kaynak yabancı sermaye yolu ile elde ediliyor. Aslında tebrik etmek lazım biz yapamıyoruz.

 

Çin'in Türkiye'nin toplam ithalatı içindeki payının yüzde 6'ya yaklaşmasının ve ileri teknoloji alanında da dünya pazarında söz sahibi olmaya başlamasının Türkiye'nin ithalat ve ihracatına yansımaları neler olabilir?

 

            Türkiye Çin ile olan dış ticaretinde sürekli olarak büyük açıklar veriyor. Piyasalarda ucuz Çin mallarına karşı oluşan tepki ve yerli sanayiye vermiş olduğu zararlar dikkate alındığında, Türk insanında Çin mallarına karşı bir alerjik reaksiyon var. Sanki buradan gelecek tüm ürünler sahteymiş, işe yaramazmış gibi bir düşünceye kapılıyorsunuz. Ayrıca, Çin'in her alanda önlenemez bir yükseliş içerisinde bulunması ve artık neredeyse rekabet edebileceğiniz tek bir alan dahi kalmaması rahatsızlık verici.

 

Üstelik biliyorsunuz ki, Çin hükümeti yerli firmalarının ihracatına yasal olmayan yollarla sayısız destek veriyor. Bunu yapabilen bir ülkenin ileride başınıza ne gibi çoraplar öreceği belli değil. Haliyle korkuyor ve ürküyorsunuz.

           

            Diğer yandan, Türkiye'nin it-halat yaptığı ülkeler sıralamasında 2002 yılına kadar ilk 10 ülke arasına giremeyen Çin, 2002 yılında 1,4 milyar dolarla 10. Ülke konumuna yükseldi.  2003 yılında 2,6 milyar dolar ile 8.sırada, 2004 yılında 4,5 milyar dolarla 6.sırada yer alırken 2005 yılında yüzde 53 artış göstererek 6,8 milyar dolarla en fazla ithalat yaptığımız 4.ülke durumuna geldi.

           

           2005 yılında Çin'in toplam ithalatımız içindeki payı yüzde 6'ya yaklaştı.

Bu süreç içerisinde birçok yerli firma kapanmak zorunda kaldı. On binlerce kişi işsiz bırakıldı. Toplam ithalatımız içerisindeki payı yüzde’6 iken böyle olursa, oran yükseldikçe neler olur, siz düşünün.

 

Yüksek teknoloji ihracatında dünya ülkelerinin gerisinde yer alan Türkiye'nin, “Çin İstilası”na, Çin ürünlerine karşı rekabet gücünün arttırılması ve bunun sürdürülebilirliği noktasında alması gereken önlemler nelerdir?

           

            Türkiye teknolojiyi yakından takip ediyor, kullanıyor ancak üretemiyor. Türkiye, yüksek teknoloji üretememesinin bedelini dış ticaret açığı olarak ödüyor. Cep telefonundan bilgisayara, kalp pilinden tomografi cihazına kadar her türlü ürünü kullanan Türkiye, bu ürünleri satın ala-bilmek için yükte ağır ama pahada hafif ürünleri satıyor.

 

İhracat ve ithalatta sanayi ürünleri içerisinde teknoloji ürünleri, yüksek teknoloji, orta yüksek teknoloji, orta düşük teknoloji ve düşük teknoloji olarak alt kademelere ayrılıyor. Türkiye, tekstil elyafı ve mamulleri, hazır deri, giyim eşyası, ayakkabı, mobilya ısıtma ve aydınlatma cihazları gibi düşük derecede teknoloji ürününü üretip dışa satabiliyor.

Büro makineleri, elektrikli makine ve cihazlar, radyo tv, telefon, telsiz, elektronik devreler, dürbünler, teleskoplar, tıbbi cihaz ve eşyalar, vitaminler ve ilaçlar gibi yüksek teknoloji ürünleri de üretip ihraç edebilen Türkiye, sattığından daha fazlasını almak zorunda kaldığı için sürekli dış ticaret açığı veriyor.

        

            Türkiye gelişmekte olan ülke gömleğinden kurtulup, kısa sürede gelişmiş ülkeler sınıfına girmek istiyorsa, yüksek teknolojiye yatırım yapmalıdır. 1 adet cep telefonu alabilmek için 1 ton domates satmak hamallıktan başka bir şey değildir.

 

Türkiye'nin bir an önce Ar-Ge faaliyetlerine hız vermesi gerekmektedir. Teknoloji üretemeyen bizim gibi ülkelerin kaderi teknoloji çöplüğü olmaktır. Batı renkli televizyon kullan-maya başlayınca, kendisinde tarih olan siyah beyazları Türkiye'ye satmıştı. Aynı olay, bugün de devam ediyor.

           

            Batı'nın terk ettiği teknoloji Türkiye'ye milyar dolarlara maloluyor. 100 dolarlık bir parfüm alıp, 41 kilo kuru kayısı satarak dış ticaret açığını kapatamayız. 1500 dolara Petrus şarabı almak için 3,8 ton bor oksit satmak zorunda kalmak ticaret olmaktan çıkmıştır. Türkiye, teknoloji üretemeden dış ticaret açığı vermekten kurtulamaz. Türkiye'nin önünü açmak isteyen, teknoloji politikalarının kapağını açmalıdır. İhracatın değil, üretimde kalitenin ve teknolojinin önü açılmalıdır.

 

(01.08.2006)