Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

Sağlıkta Dönüşüm Programının Neresindeyiz

Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde; Genel Sağlık Sigortası, Aile Hekimliği Uygulaması, Sosyal Güvenlik Kurumlarının (SSK, Emekli Sandığı, Bağkur, Yeşilkart vb) birleştirilmesi,  çalışma modeli olarak  sözleşmeli statüye geçilmesi “Kamu Hastane Birlikleri” ile hastanelerin idari ve mali açıdan özerk hale getirilmesi, Sağlık-NET,   (MKYS), Elektronik  Reçete, Karekod Uygulaması, Sağlık Bakanlığı Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülen Kamu Özel Sektör Ortaklığı Projesi (PPP),  Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS ) vb uygulamalar Türkiye'de yaşayan herkesi yakından ilgilendiriyor. Değişen ve dönüşen sağlık sisteminin ancak çok yeni birkaç noktası hakkında bilgi almak amacıyla Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Ekrem Atbakan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

            Merkezi Hastane Randevu Sisteminin ülke çapında yaygınlaştırılması için gelinen aşama nedir? Pilot uygulama süresi boyunca elde ettiğiniz önemli çıktılar nelerdir?

 

Uzun süren bir planlama döneminden sonra Erzurum ve Kayseri?de Alo 182 randevu hattımızdan pilot uygulamamızı başlattık. Pilot uygulama boyunca yaptığımız incelemelerde önemli çıktılar elde ettik; mesela hastalarımız belirli gün ve saat için bekleme yapmadan randevu alarak işlemlerini yaptı. Provizyonlarını da aldıktan sonra hastane bilgi sistemine kaydını yaptırarak doğrudan muayene olacakları polikliniklere gidecek bir yapı oluştu. Hastalarımızın bekleme yapmaması, hastane içinde karşılaşabileceği başta enfeksiyon olmak üzere birçok riski de azalttı. Başta temizlik maliyetleri olmak üzere bekleme alanlarında oluşan kalabalıkların oluşturduğu maliyetler ortadan kalktı. Hekimlerin işlerinin daha planlı daha programlı olmasını, hastaları ile ilgilenmeleri için daha fazla zaman ayırmalarını sağladı. Kendilerini daha disipline etmelerini daha verimli, daha efektif çalışmaları için zemin hazırladı.

            Bu deneyimlerin ışığında birkez daha planladıklarımız doğrulanmış oldu. Hastanelerimizdeki randevu işinin iki önemli ayağı olduğunu tespit etmiştik; birincisi teknik açıdan iyi kurgulanmış, teknolojik bir yapı, ikincisi ise bizatihi sağlık hizmetinin sunumu ile ilgili olan tarafı. Bugüne kadar işin teknolojik tarafında önemli mesafeler katettik. Bununla ilgili yazılımlar, donanımlar, çağrı merkezi hizmeti ve hastaneler ile entegrasyonunda ciddi manada başarı sağladık. Şuanda üzerinde odaklandığımız taraf ise, hizmetin sunumu üzerinde çalışmaktır. Yani uzun yıllar içinde oluşan alışkanlıkları, hastanelerin ve hekimlerin çalışma şekillerini değiştirmektir.

 

            Randevu sistemi ile hastalarımıza söz veriyoruz, adı üstünde randevulaşıyoruz. Bu sözün sağlanması için hepimizin hastanenin kapısındaki güvenlikçiden başlayarak, kayıt masasındaki görevliye, poliklinikteki hemşiresinden hekimine, hastane yönetiminden Bakanlığa kadar hepimizin bugüne kadar alıştığı dışında bir hizmet sürecini geliştirmemiz gerekiyor. Herkesin bu işin arkasında büyük bir gönüllükle durması halinde bile hizmetin kendisinin niteliğinden kaynaklanan ayrı zorlukları olacaktır elbette; Hastaya randevu verirsiniz zamanında polikliniğe gelir ama hekim 15 dakika önce gelen bir trafik kazası için başka bir yere gitmek zorunda kalmıştır. Senede acillerle birlikte 300 milyon hastanın işlemlerinden söz ediyoruz.  Bu kadar büyük bir rakamı disiplinize etmekten, randevu düzenine koymaktan bahsediyoruz.

 

            Çağrı merkezi eksenli Merkezi Hastane Randevu Sisteminde işleyiş basamakları nasıl olacak?

 

            Hastalarımız 182 numaralı telefonu evinden veya cep telefonundan arıyor. Özel olarak istediği bir bölüm ya da hekim varsa  seçiyor, yoksa operatörümüz yardımcı oluyor, öneride bulunuyor. Operatör hastanın TC Kimlik Numarasıyla SGK?dan provizyonunu alarak müstehaklık sorgusunu tamamlıyor. Böylelikle hastanede ayrıca bir müstehaklık sorgulamasına gerek kalmıyor. Operatör hastanın işlemlerini yaparak hastanın uygun gördüğü günde ve saatte randevu veriyor. Randevu bilgilerini okuyarak hastaya onaylatıyor. Böylelikle çağrı merkezi hastaya verdiği randevuyu hastaneye göndermiş oluyor.

 

            Hastanın sosyal güvencesinin olmaması halinde sistem nasıl çalışıyor?

 

            Hastanın sosyal güvencesi olmasa dahi biz randevusunu veriyoruz. Yani senin sosyal guvencen yok ben sana randevu vermem demiyoruz. Bizim zaten Bakanlık olarak hiç bir zaman böyle bir yaklaşımımız olmadı. 7,5 senelık Sağlıkta Dönüşüm Programı?nın geçmişine bakacak olursak, bırakın randevu vermemeyi, hastanelerimize kadar gelen hiçbir hastayı sosyal güvencesi yok diye geri çevirmemişizdir. En fazla hastadan kamu maliyesinin istediği kimlik ve adres bilgisi isteyip hastayı göndermişizdir. Eskiden böyle değildi hastaneler, hapishane gibiydi. Hastalar ücretini ödemedi diye, yahut sosyal güvencesi yok diye esir edilirdi. ’?Hasta kaçtı??diye bir ifade vardı basında. Şimdi bunların hiçbiri kalmadı.

            Sistemi vatandaşın derdini çözecek bir şekilde her şeyi düşünerek kurguladık. Hastanelerimizde randevu sisteminden sorumlu Başhekim Yardımcısı ve ona bağlı çalışan teknik personel belirledik. Şu ana kadar geldiğimiz noktada ne tür zorluklarla karşılaşabileceğimizi gördük ve bu zorlukları çözdük. Fakat sistem genişledikçe iş yükünün de artacağını biliyoruz.

 

            MHRS?yi ülke çapında yaygınlaştırmayı kolaylaştıracak sistematik çözümleriniz var mıdır? Hizmet sunumunun disipline edilmesinde karşılaşılacak direnç noktaları nasıl kırılabilir?

 

            Ek ödeme sistemimizi devreye alacağız. Randevu ile çalışan kurumlarımıza, sisteme uyum sağlayan kurumlarımıza, hekimlerimize hem bireysel hem de kurumsal manada performans etkisi oluşturmak için çalışıyoruz. Sayın Bakanımız da projeye çok önem veriyor, sürekli takip ediyor. Sistemin daha hızlı yaygınlaştırılmasıyla ilgili destek ve talimatlarıyla bize güç veriyor.

 

            Çok kritik bir noktada hizmet sağlayan çağrı merkezinde çalışan operatörlerin eğitim düzeyleri nedir?

 

            Çagrı merkezinde özel eğitim almış operatörler çalışıyor. Saglık Çağrı Merkezi Operatörlüğü Sertifika Programı?ndan sertifika almış operatörler hizmet veriyor. Bu arada sistem tüm Türkiye?ye yaygınlaşırken bizim eğitimlerimizde devam edecek. Çağrı merkezi operatörlerinin zaman içinde daha da önem kazanacağını biliyoruz. Bu sadece vatandaşa randevu verilmesi ile ilgili değil, iyi yönlendirilmesi ile ilgili bir hizmet olacak. Bu nedenle operatörlerimize hastanelerimizin işleyişi  hakkında, hastalarımızın durumu hakkında eğitim vermeyi planlıyoruz. Belki çağrı merkezinde de bir danışman hekim bulundurmayı düşünebiliriz. Neticede herkes randevu alacağı yeri bilmiyor olabilir.

 

            Sağlık-Net için veri toplamaya devam ediyoruz. İlk geçiş dönemlerinde beklenen ya da beklenmeyen sıkıntılar oldu. Şu anki durum nedir? Toplanan verilerin karar destek sistemleri için kullanılmasına yönelik bir çalışma var mıdır? Bu veriler ne olacak?

 

            Proje bugüne kadar birkaç riskli dönemeçten geçerek geldi. Ama şuanda geldiğimiz nokta gerçekten de bizi umutlandırıyor. Sağlık-Net ile ülkemizde sağlık hizmetinde oluşan bütün kişisel sağlık verilerini belirli bir format altında topluyoruz.

 

            Bu veri iki ana hedef için toplanıyor; birincisi kişisel sağlık verilerinin kişilerin aldıkları sağlık hizmetine etki edecek şekilde kullanmaları.Yani hastanın herhangi bir hastaneye, aile hekimine gitmesi durumunda hasta ile ilgili geçmiş sağlık kayıtlarının hekim tarafından görülüyor ve değerlendiriliyor olması. İkincisi ise, oluşan verinin bilimsel ve istatistiksel manada işlenmesi ile ilgili oluşacak sonuçlar. Bu sonuçların bilim adamlarımız tarafından üst düzey yöneticilerimiz tarafından analiz edilmesiyle, raporlanmasıyla elde edilecek çıktılardan ciddi manada beklentilerimiz var. Daha iyi karar vermek üzere hizmetlerin daha iyi planlanması, daha iyi planlama  yapılması için  bütçelerin oluşturulması adına ciddi beklentilerimiz var.

 

            Birinci hedef için belirli bir noktaya gelmiş olmamızla birlikte biraz daha temkinli ilerlemek istiyoruz. Bildiğiniz gibi Sağlık-Net'in ana alt parçalarından birisi Aile Hekimliği Bilgi Sistemidir. Ülkemizde şu anda 7 binden fazla aile hekimi ile nüfusun yarısına yakın kısmına hizmet veriyoruz. Burada oluşan sağlık verileri herbir hastası için geriye yönelik olarak da görülebiliyor. Hasta aile hekimini değiştirdiği takdirde bu veriler yeni hekimine aktarılıyor.

 

            Ancak ikinci ve üçüncü basamaktan gelen verilerimizin işletilmesi için biraz temkinli davranıyoruz. Çünkü konunun mahremiyetle, güvenlikle ilgili bağları var. Bu konuda da tam olarak oluşmuş bir mevzuata ihtiyacımız var. Bu kapsamda bütün bakanlıkların e-Devlet çalışmalarında ihtiyaç duydukları kanun değişiklikleriyle ilgili olarak Başbakanlık bir çalışma yaptı. Bakanlığımız Sağlık-Net tarafıyla bu çalışmaya  katıldı. Ve bir torba kanunu taslağı Başbakanlıkta hazırlanıp, Bakanlar Kurulu'nun onayından geçerek TBBM'e sevk edildi. Önümüzdeki günlerde bunun Meclis'ten de geçeceğini düşünüyoruz. Kanun çıktıktan sonra yönetmeliklerle hangi verinin nasıl kullanılacağını yayınlayacağız. İkinci tarafa gelince; oluşan verilerin hem yönetimsel karar süreçlerinde kullanılması hem de çeşitli manada akademisyenler tarafından değerlendirilmesi konusunda önümüz biraz daha açık. Bu konuda kişisel bilgilerin mahremiyeti kavramı düşünülerek büyük bir veri havuzunda daha çok istatistiksel analiz verisi oluşacak. Bu yıl sonundan itibaren hem Bakanlığımızın üst düzey yöneticileri anlamında hem de gerektiğinde akademik manada Sağlık-Net'te oluşacak olan verilerin analiz edilmesi ve karar süreçlerinde kullanılması için yeterli bir noktaya gelmiş olacağız.

 

            Sağlık verisinin dolaştırılması için elektronik sağlık kayıtlarının oluşturulması yönünde yapılan çalışmalar var mıdır?

 

            Biz bu durumla ilgili çalışmaya 4-5 sene önce başladık hala sürdürüyoruz. 2007'de Ulusal Sağlık Veri Sözlüğü'nü, 2008'de 1.1 sürümünü yayımladık. Önümüzdeki sene daha gelişmiş 2011 versiyonunu yayımlayacağız. Sağlık alanındaki kayıtların ne şekilde tutuduğunu, nasıl oluşturulduğunu, ne anlama geldiğini açıkça tanımlandık. Başka bir değişle elektronik sağlığın Türkçe sözlüğünü bir de imla klavuzunu yayımladık. Şimdi  bununla ilgili aslında bugüne kadar yapılanlardan daha fazla yapılması gereken şey şu; bu işin paydaşlarının, hastane yöneticilerinin, yazılım şirketlerinin, Bakanlık merkez yöneticilerinin, bizatihi hekimlerin, ödeme kurumunun bizim yayımladığımız bu sözlük ve imla klavuzunu kullanırken dikkatli olmalarını sağlamak. İşin ana aksı oluştu aslında. Ama sağlık alanında her zaman yeni bir şeyler oluyor. Bu yeniliklere ayak uydurmamız lazım. Ana aksın üzerine ekleyeceğimiz, geliştireceğimiz şeyler mutlaka olacaktır.

 

            Yayımladığımız sözlük ve imla klavuzunun yaygınlaştırılması çok önemli. Aslında Sağlık-Net yaygınlaştırmasını artırdı. Biliyorsunuz bir taraftan da çeşitli kurumların paylaşımı ile Elektronik Kimlik Kartı Uygulamamız devam ediyor. Bolu'da pilot uygulaması yapılıyor. Herhalde 100 binin üzerinde kart vatandaşlara dağıtıldı. Bu kartların nüfus kağıtlarının yerine geçecek bir yapısı olacak. Pin şifresiyle ya da parmak izi doğrulamasıyla kullanılacak.

 

             Elektronik Reçete'nin işleyişi ve güvenlik kurgusu nasıl olacak?

 

             e-Reçetede her vatandaş elektronik kimlik kartını, parmak izi ya da şifresi ile doğrulayarak onay verecek. Kayıtlar merkezi bir yapıda tutulacak. Onay sonrasında hastanın reçetesine ulaşılabilecek.

            e-Reçete kavramı çok güzel bir kavram ama iyi kurgulamamız lazım. Süreçleri iyi gözlememiz, sorgulamamız  en ideal sistemi geliştirmemiz lazım. Biz Bakanlık olarak işin tüm taraflarıyla birlikte çalışmaya ve diyaloğa açığız. Elektronik Reçetenin kurgusunda  epeyce yol almamıza rağmen kesinleştirmiş noktada değiliz. Birçok senaryo üzerinde çalışıyoruz. e-Reçete kavramı farklı farklı anlamlarda kullanılıyor. e-Reçeteden gerçek manada ne anladığımızı iyi bilmemiz lazım. Hekimin önündeki bilgisayardaki Word programını kullanarak yazıcıdan reçete çıkarması bir e-reçetedir. Yahut Hekimin önündeki hastane yazılım programının reçete modülünden çıktı alıp hastasına vermesi bir e-reçetedir.  Yahut biraz daha gelişmiş 7-8 belge içeren reçete modülünü kullanan hekim içinden bir tanesini işaretleyerek seçer ve yazıcıdan çıktı alarak hastasınaya verir. Bu da bir e-reçete uygulamasıdır. Yahut hekim bilgisayarından bir reçete oluşturur ve kağıt çıktı vermez. Bu da bir e-reçetedir ve bu konuda da değişik yöntemler var; Kağıt yerine sistem aracılığıyla yazılan reçete SGK'ya düşer, vatandaş eczaneye gider, kimlik kartı ile kimliğini doğrular. Eczanelerin hepsi e-reçete kısmına girebilir. Eczaneler, hastaların karnelerindeki reçetelerine işlem yapmak yerine, elektronik kimlik kartları ile sisteme bağlanarak, reçetelerini sisteme işlerler. Bu da bir elektronik reçete uygulamasıdır.

            Bu konularla birkaç tane e-Reçete Çalıştayı düzenleyerek ayrıntılı bir şekilde tartıştık, tartışmaya devam edeceğiz. Pilot uygulamamız halihazırda devam ediyor. Pilot uygulama bir işin olacağını gösterdiği gibi olmayacağını da gösterebilir. Bunların sonuçlarına bakarak hareket edeceğiz.

 

            Elektronik Reçete Uygulamasının hizmet alıcı ve sağlayıcılara sunacağı kolaylıklar nelerdir?

 

            e-Reçete uygulaması ile; eczacıların, hastaya ait reçete bilgilerini bilgisayara  girmesinin önüne geçilecek. Tek bir işlemde, hastaya ait reçete bilgilerinin tümü görülebilecek. Uygulama ile, gereksiz ilaç kullanımı kontrol altına alınarak sağlık giderleri azaltılacak. Bilindiği gibi okunması zor olan hekim yazılarından kaynaklanabilecek reçete hatalarının önüne geçilecek.

 

            Hastalar, hekimler tarafından elektronik ortamda yazılmış,  imzalanmış e-reçete ve e-raporlarına göre, ilaçlarını herhangi bir belge taşımaya gerek almadan alabilecek. Hekimler, akıllı kartları ile hastanın sağlık bilgilerine ulaşarak teşhis ve tedavilerini bu bilgiler ışığında sürdürecek. 

            Vatandaşlarımıza dağıttığımız Elektronik Kimlik kartları, günlük hayattaki birçok iş ve işlemleri kolaylaştıracak. Bu kartlar aracılığıyla, hizmet sunumunda vatandaşların kimliğinin geleneksel yöntemler ile doğru olarak saptanamamasının getirdiği usulsüzlükleri de önleyecek. Beşeri hataları minimuma indirerek, zamandan da tasarruf sağlayacak.