Kızkulesi Efsaneleri
Antik çağda
başlayan geçmişi ile Kızkulesi İstanbul’un tarihine tanıklık etmiş, Yunan’dan
Bizans imparatorluğu’na, Bizans’tan Osmanlı İmparatorluğu’na kadar tüm tarihi
dönemlerde var olarak günümüze kadar gelmiştir.
Üsküdar’ın
koynunda İstanbul’u güzelleştiren bu küçük kule bin yıllar boyunca; ayrılığı,
yalnızlığı, ulaşılmazlığı ve aşkı anlatmıştır. Gümrük istasyonu, hapishane,
savunma kulesi, gösteri platformu, karantina hastanesi, radar istasyonu,
deniz feneri vb birçok alanda kullanılan Kızkulesi
Salacak sahillerinin
incisidir. Bin yıllardır
gemilere göz kırparak ellerinden tutan, insanları geçmişten geleceğe, düşlere
yolculayan bu gizemli kule, her daim genç
kalacaktır.
Hemen her İstanbul panaromasında yer alarak sanatçıların ilham kaynağı olan Kızkulesi, gizemli güzelliği ve tarihi ile yıllar boyunca anlatılan hikayelere de konu olmuştur.
Bin yıllar boyunca anlatılan hikayelerin ilki şöyledir; Kahinin biri Bizans İmparatoru Konstantin'in çok sevdiği kızının onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceğini söyler. Bunun üzerine Konstantin kızını korumak amacıyla denizin ortasına bir kule inşa ettirir. Hergün bir kayık ile kendi eliyle hazırladığı yiyecekleri yollar. Kızı onsekiz yaşına geldiğinde babasının kendi elleriyle hazırladığı üzüm sepetinin altında uyuyan bir yılan tarafından sokulur ve kehanet gerçekleşir. Konstantin kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya'nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün tabutun üzerinde iki delik vardır. Bu noktadan hareket ederek yılanın, Konstantin'in kızını ölümünden sonra da rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır.
Kızkulesi ile ilgili anlatılan bir başa hikaye; Ovidus'un kaydettiği bir
aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu
hikaye, Hero'nun kuleden ayrılması ile başlar. Athena rahibelerinden Hero aşka
yasaklıdır ve kulede yalnız yaşamak-tadır. Hero günün birinde tapınakta yapılan
bir törene katılmak, için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Aşkı
hissedince yasaklı olduğunu unutur. Leandros her gece yüzerek kavuşur
sevgilisine. Hero'da her gece
fenerini yakarak yol gösterir. Leandros'un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir
gecede Hero'nun yaktığı fener rüzgardan söner. Karanlıkta yolunu kaybeden
Leandros boğazın sularında boğulur. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero'da kendini
Kızkalesi'nden boğazın sularına bırakır. Bu hikaye nedeniyle Kızkulesi'nin adı
Tour de Leandros olarak da anılmaktadır.
Osmanlı dönemi ile ilgili hikayede Battal Gazi ve askerleri ile
Kızkulesi'ne baskın yaparak kuleye saklanan hazineleri ve Bizans Tekfur'unun
kızını kaçırırlar. Battal Gazi Tek-fur'un kızı ve hazinelerini aldıktan
sonra Üsküdar'dan atına atlayıp
oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen “Atı alan Üsküdarı geçti” lafının bu
hikayeden gelmekte olduğu söylenir.
Bir başka hikayeye göre de; M.Ö. 400'lü yıllarda Atina deniz kumandanının
eşi Damalis burada ölmüş ve Kız Kulesi'ne gömülmüştür. Bugün de Salacak burnuna
Damalis Burnu (Dana yavrusu burnu)
denmektedir.