Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

TİDEB Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı

          Türkiye'nin refah düzeyini artırmanın ve yaşam kalitesini yükseltmenin, bilim, teknoloji ve inovasyon yeteneğinin yükseltilmesine bağlı olduğunu savunan TÜBİTAK-TİDEB, bunu sağlamanın somut araçlarından biri olan Ar-Ge (Araştırma-Geliştirme) Yardımı uygulamasını 1995'te başlattı. TİDEB' e, o günden bugüne kadar 2000'e yakın proje başvurusu oldu. Bu sayı her yıl hızla artmakta. TİDEB' in çalışmalarına, amacına ilişkin olarak TİDEB Başkanı ve TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. H. Nevzat Özgüven sorularımızı yanıtladı.

          Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı'nın (TİDEB) amacı ve görevleri nelerdir ?
         TİDEB, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun 1 Haziran 1995 tarihinde yürürlüğe koyduğu “Araştırma-Geliştirme Yardımına İlişkin Tebliğ” çerçevesinde, Türk sanayisinin, teknoloji geliştirme yeteneğini elde etmesi için bir takım destekleri geliştirmek, varolan destekleri uygulamak ve  bunların  etkinliğini  ölçmek amacıyla TÜBİTAK içerisinde hayata geçirildi.

          Kurulduğu günden bu yana TİDEB; ilgili bütün kesimlerin katılımını sağlayarak ve gereksinimlerini dikkate alarak, sanayinin araştırma ve geliştirme yeteneği kazanmasını sağlayacak araçları geliştirme, uygulama, etkinliğini değerlendirme ve iyileştirme görevini sürdürmektedir. Ar-Ge Yardımı; Türk sanayisinin, uluslararası pazarlarda rekabet edebilmesinin ve rekabet gücünü artırmasının en etkili yolu olan teknoloji geliştirme becerisine sahip olabilmesi için gerekli maddi desteği sağlamak amacıyla gündeme gelmiştir. Ar-Ge Yardımı, sanayide araştırma-geliştirme yapan firmaların projelerinin uygun görülmesi durumunda, devletin bu firmalara hibe olarak verdiği bir devlet yardımdır.

          Bu programın nasıl işlediğine değinecek olursak; örneğin bilişim sektöründe yeni bir yazılım geliştireceksiniz, yapacağınız iş bilinen yöntemlerin birleştirilmesi olmamalı, en azından bir geliştirme, belli düzeyde araştırma boyutu olan yeni teknolojilerin uygulanması olmalıdır. “Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilecek olması” yeterlidir. Başvuruları konunun uzmanı hakemlere inceletiyoruz. İnceleme ve başvurular için oldukça kapsamlı formlarımız var. Yerinde ziyaretlerle de gerekli incelemeleri yapan  hakemler, kişisel raporlarını bize sunuyorlar. Bu raporları önce TİDEB uzmanları daha sonra, konunun uzmanı  akademisyenlerden oluşan         “Alan Komitesi” değerlendiriyor. Proje uygun görülürse, proje kapsamında yapacağınız kabul edilebilir harcamaların, büyük firmaysanız minimum yüzde 25'i, KOBİ iseniz minimum yüzde 32'si, her iki durumda da en fazla yüzde 60'ı desteklenebiliyor.

          Desteklenmesi uygun bulunan projeler için, sözünü ettiğim sınırlar içerisinde, birçok faktöre bağlı olarak bir destek oranı belirleniyor ve projenin destekleneceği firmaya bildiriliyor. Daha sonra, 6 aylık dönemler halinde, “Ocak başından Haziran sonuna, Temmuz başından Aralık sonuna”, proje çerçevesinde yapılan harcamaların belgeleri ve proje teknik raporları bize iletiliyor. Biz bunları yine hem kendimiz inceliyoruz hem de konunun bağımsız uzmanlarına inceletiyoruz. “Çalışmalar iyi gidiyor, yapılanlar ve harcamalar uygundur” raporu alırsak, harcama belgelerinin mali bakımından geçerliliği de uzmanlarımız tarafından değerlendirildikten sonra, bu harcamaların  daha  önce belirlenmiş  oranının firmaya ödenmesi için yazımızı Dış Ticaret Müsteşarlığı'na gönderiyoruz. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın da onayından sonra, belirlenen miktar firmanın hesabına hibe olarak yatırılıyor.

         Projeler, hem bütçe hem de süre olarak değişik büyüklükte olabilir. Ancak proje süresinin 36 ayı geçmemesi gerekir. Minimum bir süre söz konusu değil; 3 - 5 aylık projeler bile olabilir. TİDEB' in kuruluşundan bu yana, geçen 7 yılda verilen projelerin ortalama süresi yaklaşık 20 ay.

         Kabul edilebilir harcamalar dediniz. Bir projede kabul edilebilir harcamalar nelerdir?
         Personel, teçhizat, sarf malzemesi, proje ile ilgili her türlü alım, dışarıdan hizmet alımı, üniversitelerden veya diğer araştırma kurumlarından araştırmaya dönük hizmet alımları kabul edilebilir harcamaları oluşturuyor. Ancak;  altyapı yatırımları, bina yapmak laboratuar kurmak gibi inşaat işleri kabul edilebilir harcamalara girmiyor.

         Altyapı yatırımları geçerli değil dediniz. Örneğin, Bilişim sektöründe donanım, kabul edilebilir bir harcama olarak görülmüyor mu ?
         Bilişim sektöründeki bir proje için; “server”, yazıcı, “PC” vb, proje için gerekli her türlü donanım harcaması destek kapsamındadır. Bunları konunun uzmanları, projenin değerlendirme aşamasında gelip yerinde inceliyorlar, “sizin yeteneğiniz ve var olan donanımınız nedir, projeniz için gerçekten gerekli mi istedikleriniz” diye inceleme yapıyorlar. Alacağınız bir teçhizat, araştırma geliştirme için gerekebilir ama daha sonra da üretimde ya da Ar-Ge dışı başka işlerde kullanılacak olabilir. O zaman kısmi destekleme yapılabiliyor; örneğin yüzde 20'sini, yüzde 50'sini desteklemek  mümkün olabiliyor.Bilişim sektöründeki bir proje için; “server”, yazıcı, “PC” vb, proje için gerekli her türlü donanım harcaması destek kapsamındadır. Bunları konunun uzmanları, projenin değerlendirme aşamasında gelip yerinde inceliyorlar, “sizin yeteneğiniz ve var olan donanımınız nedir, projeniz için gerçekten gerekli mi istedikleriniz” diye inceleme yapıyorlar. Alacağınız bir teçhizat, araştırma geliştirme için gerekebilir ama daha sonra da üretimde ya da Ar-Ge dışı başka işlerde kullanılacak olabilir. O zaman kısmi destekleme yapılabiliyor; örneğin yüzde 20'sini, yüzde 50'sini desteklemek  mümkün olabiliyor.

          Proje başvurusunun değerlendirilmesi ne kadar sürede sonuçlandırılıyor?

          Normal olarak bunun, tebliğe göre, üç ay içerisinde olması gerekiyor. Ama her zaman üç ay içerisinde olmayabiliyor. Bazı dönemlerde çok yoğun proje başvuruları oluyor. Çok birikme olduğu zaman, bir iki ay daha uzayabiliyor değerlendirme süresi. Ama şöyle güzel bir tarafı var uygulamanın: Biraz önce söz ettiğim Ocak - Haziran, Temmuz - Aralık dönemleri içerisinde, dönemin son günü dahil olmak olmak üzere herhangi bir gününde baş vurdunuz diyelim; projenizin kabul edildiği size  ne zaman bildirilirse bildirilsin, başvurduğunuz dönemin ilk gününden itibaren yapmış olduğunuz bütün harcamaları talep edebilirsiniz. Bir örnekle açıklayayım: Diyelim yıl ortasında başladığınız bir proje için Kasım 2002'de bize başvurdunuz ve biz de size ancak Mart 2003'te projenizin kabul edildiğini bildirdik.  Bu durumda 1 Temmuz 2002'den itibaren yaptığınız bütün harcamaları talep edebilirsiniz. Projenin ilk 6 aylık dönemi de bitmiş olacağından, 2002'nin Temmuz - Aralık döneminde yaptığınız bütün harcamaları bildirerek TİDEB' e ödeme için başvurabilirsiniz. Ancak, bir projeye başlayabilmeniz alacağınız desteğe bağlıysa, o zaman değerlendirmenin gecikmesi sorun yaratır. Ama siz o projeyi destek almazsanız da yapacaksanız, değerlendirmenin gecikmesi kimi durumda hiçbir şeyi değiştirmiyor. 

          Bugüne kadar  yardımından faydalanmak için TİDEB' e kaç proje sunuldu?
1995 yılının ortasından 2002 yılı Temmuz sonuna kadar, yaklaşık 7 senede TÜBİTAK-TİDEB' e 2000'e yakın proje başvurusu olmuş. Toplam firma sayısı 850 civarında. Bunların dörtte üçü KOBİ, geri kalanı büyük firma. Ancak, projelerin yarısı büyük firmalardan gelmiş.

          Bu projelerin toplam maliyetleri de önemli. Reddedilen projeler ki bunlar toplam projelerin yaklaşık yüzde 15'i ve değişik nedenlerle firma tarafından geri çekilen projeler ki bunlar da toplamın yüzde 8-9'u, hariç projelerin parasal büyüklüğü yaklaşık 750 milyon dolar. Oldukça önemli bir miktar Türkiye gibi bir ülke için. Bu projelere de bugüne kadar yaklaşık 100 milyon dolar destek vermişiz 7 yıl içinde, Dış Ticaret Müsteşarlığı ile birlikte yürütülen bu program çerçevesinde. Sektörlere göre dağılımı ise şöyle: projelerin yüzde 30'u bilişimi de içeren enformasyon ve elektronik mühendisliği teknolojilerinde; yaklaşık yüzde 28'i makine mühendisliği ve makine teknolojilerinde, yüzde 14'ü malzeme ve metalurji alanında, yüzde 12'si kimya teknolojisinde, geri kalan yüzde beşi de diğer sektörlerde.

          Proje sayısı dışında maliyetler bakımından bakarsak; enformasyon ve elektronik mühendisliği teknolojileri yaklaşık yüzde 25'ini, makine mühendisliği ve teknolojileri yüzde yüzde 42'sini oluşturuyor. Çünkü makine sanayisindeki projeler daha büyük. Özellikle otomotiv sektöründen büyük projeler geliyor. Malzeme teknolojisi, proje bakımından yüzde 14 olmakla birlikte bütçesi açısından yüzde 8 oranlarında. Kimya yüzde 12 olmakla birlikte maliyet açısından yüzde 6'ya karşılık geliyor.

         Başvurularda sektör kısıtlaması var mı ?

         Hayır, hiçbir sınır yok. Biyoteknoloji' den tarımla ilgili teknolojilere, gıda sanayiinden bilişim sektörüne kadar, firma düzeyinde katma değer yaratan ve alanında araştırma-geliştirme yapan her firma  Ar-Ge Yardımı'ndan yararlanmak için başvurabilir.

          Başvurularda bölgesel dağılımlar nasıl görünüyor ?
          Başvuruların önemli bir kısmı, İstanbul'dan. Bu da zaten toplam başvuruların yüzde 43'ünü oluşturuyor tek başına. Ankara yüzde 16, İzmir yüzde 20, Kocaeli yüzde 9.5, Bursa yüzde 6, Manisa yüzde 2.5, Gaziantep yüzde 1.5, geri kalanlar da bunun altında. Bölge olarak Marmara Bölgesi, tüm başvuruların 2/3'ünü oluşturuyor. Ama Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nden de Karadeniz Bölgesi'nden de miktarları yüzde 1-1.5 olmasına rağmen başvurular var.

          Firmalar üretim sürecinde Ar-Ge kültürünü ne kadar önemsiyorlar. Bu kültürün gelişmesinde TİDEB' in katkıları nelerdir?
          Türkiye genelinde bakacak olursak, bizim firmalarımızın önemli bir kısmının bu kültüre sahip olmadığını görüyoruz. Araştırma-geliştirme ile süreçlerini ve ürünlerini iyileştirmenin, kalitelerini artırmanın, maliyetleri düşürmenin önemini kavrayan, bunun da ötesinde inovasyon kavramına sahip, uluslararası pazarlarda rekabet etmede bu unsurların can alıcı öneminin bilincinde olan firmaların sayısı maalesef çok az. Ancak TÜBİTAK-TİDEB ile Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın birlikte yürüttüğü Ar-Ge yardımının bu konuda çok olumlu sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. Ar-Ge yapan firmalarımızda artış var.

          Size 843 firmadan proje başvurusu oldu dedim, ama ilk yıl 50 firmayla başladık, ertesi sene 130 yeni firma katıldı. Yani her sene yüz civarında yeni firma Ar-Ge projesiyle başvuruyor. Bu kültüre öncesinde sahip olan firmalarımız da bu yardımdan yararlanarak Ar-Ge faaliyetlerini önemli ölçüde artırıyorlar.

          TÜBİTAK olarak 2000 yıllarında yaptığımız ve yayınladığımız bir araştırma şunu gösteriyor; Ar-Ge yardımından yararlanan firmaların toplam ciroları içerisinde, Ar-Ge' ye ayırdıkları paydaki artış,  yaptığını söyleyen ama bundan yararlanmamış olan firmalara göre daha fazla. Çünkü bu yardımdan yararlanmak sadece parasal destek almak değil. Bakın, işleyişi anlatırken hakemler firmayı ziyaret ediyor projeleri yerinde inceliyor, 6 ayda bir konusunun uzmanları projenin gelişimini izliyor, dedim. Bu uzmanlar genellikle üniversitelerden; dolayısıyla üniversite ile  ile sanayiinin işbirliğinin doğmasına da katkıda bulunuyor bu çalışmalar. Öğretim üyelerimiz için de önemli bir imkan. Onlar da sanayiimizi biraz daha tanıyorlar. Bundan sonraki araştırmalarını belki sanayiinin gereksinimlerini göz önünde bulundurarak yönlendirecekler. Yani karşılıklı bir etkileşim söz konusu.

          Firmalarımız projelerini bitirdikten sonra, kendilerine bir anket gönderiyoruz ve yardımının kendilerine getirmiş olduğu faydaları da sorguluyoruz bu ankette. Anket sonuçları;  Ar-Ge Yardımı'nın sadece parasal bir destek olmayıp, Ar-Ge kültürü edinmekten, yapılan Ar-Ge' nin dokümante edilmesine kadar uzanan bir sürü yarar sağlandığını gösteriyor.

         ÜSAM (Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma Merkezi) olarak faaliyet gösteren ve bahsettiğiniz desteklerin sağlandığı bir çalışma var mı ?

          Şu anda faaliyette olan 3 merkezimiz var; bunlardan biri bölgesel özellik taşıması nedeniyle önemli; Adana Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma Merkezi. Burada belli bir sektörde yoğunlaşma yok. Değişik sektörlerdeki sanayicilerin katıldığı bölgesel ÜSAM' ların bazı sorunları oluyor. Bu tür merkezlerde ortak araştırma alanı belirlemek çok kolay olmuyor. Ama Adana'da merkez kuruluşunu destekleyen ve bunun için kaynak ayıran sanayi kuruluşlarımız çok istekli olduğu için bu zorlukları bilmemize rağmen yaklaşık 2 yıl önce merkezi kurduk. Diğer bir merkezimiz Eskişehir'de; Anadolu Üniversitesi ile seramik sanayicilerinin oluşturduğu 'Seramik Araştırma Merkezi.' Bu ilk kurulan ve çok başarılı bir merkezimiz. 13-14 firmanın bir araya gelmesiyle kurulmuş olan merkezin bugün 30'a yakın üyesi var. Bu da merkezin başarılı olduğunun bir göstergesi. Bu merkezlerde esas olan rekabet öncesi araştırma yapılması. Araştırma konularını sanayi temsilcilerinin çoğunlukta olduğu merkezlerin yönetim kurulları belirliyor. Gerektiğinde sanayiden ve üniversitelerden katılımla teknik kurullar oluşturuyorlar. Seramik Araştırma Merkezi yaklaşık olarak 4 yılını tamamlamış bir merkez. Yürüttüğü 20'ye yakın “ortak yarar projesi” dediğimiz rekabet öncesi araştırma projesi var. Bu projelerden sadece 3'ünün 2-3’ünün uygulamaya konulmasının bile uygulamayı yapan firmaya yılda yaklaşık 1.5 milyon dolar getiri sağlayacağı belirtiliyor. İki projenin daha uygulamaya konulma çalışmaları sürdürülüyor. Bunlar da hayata geçtiğinde uygulayan firmalara yılda yaklaşık 1.5 milyon dolar getirisi olacak.

          Üçüncü Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma Merkezi bu yılın başında kuruldu; “Tekstil Araştırma Merkezi.” Türkiye için çok önemli. Çünkü tekstil sektörünün ekonomimiz içerisindeki yeri malum. Ama tekstil sektörümüz Ar-Ge'ye en az ilgi gösteren sektörlerden biri. Ar-Ge Yardımının sektörel dağılımına bakarsak tekstil sektörünün payı yüzde birin altında. Bunu arttırabilmede ÜSAM' ın iç çok önemli bir araç olacağını düşünüyoruz.  Tekstil örneğinde sanayi kuruluşlarımız Üniversite Sanayi Ortak Araştırma Merkezi Programı çerçevesinde öngördüğümüz miktarların üzerinde parasal kaynak sağladılar. Bir kaç yeni ÜSAM daha gündemde: otomotiv, mikro elektro mekanik sistemler (MEMS) ve biyomühendislik konularındaki 3 önemli ÜSAM kuruluş çalışmalarında yol kat etmiş olanları.

          Teknoloji Ödülleri'nin sektöre katkıları neler oluyor ?
         Teknoloji ödülleri bir başka önemli aktivitemiz. Teknoloji Ödülleri ve Teknoloji Kongresi, aslında TÜBİTAK'ın Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve TÜSİAD ile ortak yürüttüğü bir program. Bugüne kadar 4 dönem Teknoloji Ödülleri verildi. Her ödül döneminde bir de 'Teknoloji Kongresi' yapılıyor.  TÜBİTAK adına bu çalışmaları TİDEB yürütüyor. Teknoloji Ödüllerinin amacı biraz önce konuştuğumuz konularda sanayicimizi bilinçlendirmek; rekabet gücü kazanabilmek için teknoloji geliştirmenin, ürün ve süreçlerde yeniliğin ve bunun için de Ar-Ge'nin gerekliliğini sanayicimize anlatabilmek. Çünkü sanayicimiz büyük bir çoğunlukla teknoloji geliştirmenin önemini anlamış, bu kültürü benimsemiş değil. Bu bilinci yaratmak, aynı zamanda kamuoyunda da bir duyarlılık yaratmak amacıyla oluşturulmuş Teknoloji Ödülü. Doğal olarak, bunu benimsemiş firmalarımız da var. Onları biraz yüreklendirmek, içlerinde en çok başarı gösterenlerini ödüllendirmek de bu programın amaçları içerisinde. Teknoloji Ödüllerinde 4 dönem geçti. İlk iki yıl başkanlığını TÜSİAD yürüttü. Ondan sonraki iki dönemde de bu programın başkanlığını TÜBİTAK yürüttü. 3. ve 4. Teknoloji Ödülleri dönemiyle ilgili çalışmalarda, TİDEB Başkanı olarak Teknoloji Ödülleri Yürütme Kurulu'nun da Başkanlığını yaptım. Önümüzdeki dönem, Teknoloji Ödülleri Yürütme Kurulu Başkanlığını TTGV yürütecek. Ödül töreninin yapıldığı gün tek günlük 'Teknoloji Kongresi' yapılıyor. Genel olarak teknoloji yönetimi konularının öne çıktığı bu kongreye yurt içinden ve yurt dışından önemli konuşmacılar davet ediliyor. Şimdiye kadar yapılan kongrelere genellikle 500-600 kişi katılıyor. Hedef kitlemiz, yine, ağırlıklı olarak sanayicilerimiz.

Röportaj ve Fotoğraflar :  Tan ÖNDER