|
Erzurum Kızılay Tıp Merkezi
Savaş alanında yaralanan ya da hastalanan askerlere hiçbir ayrım gözetmeksizin
yardım etmek amacıyla 11 Haziran 1868 tarihinde “Osmanli Yaralı ve Hasta
Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulan Kızılay’ın 1869 yılında başkanlıgını
Marko Paşa yürüttü. Osmanlı târihinin renkli simalarından biri olan Marko
Paşa'nın hangi görevlerde bulunduğunu pek bilmeyiz ama, 'Derdini Marko Paşa'ya
anlat!' deyimiyle, ismini duymuşuzdur. Asıl adı Marko Apostolidis olan Marko
Paşa, Sultan Abdülazîz Hân'ın hekimbaşısı idi. Daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-i
Şâhâne Nâzırlığı'na, II. Abdülhamîd Hân döneminde de Meclis-i Âyan üyeliğine
tâyin edilmişti. Kendisine başvuranları sükûnetle, sabırla dinlemesi, ancak
hiçbir şikâyeti çözüme kavuşturmamasıyla ün kazanmıştı. Bugünkü Kızılay, 1877'de
“Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti” adını alır. Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923
yılında “Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti” ve 1953’te “Türkiye Kızılay Cemiyeti”
şeklinde anılan, 1947’de “Türkiye Kızılay Derneği”adını alan kuruluşa “KIZILAY”
adını büyük önder Atatürk vermiştir.
Kızılay Derneği’nin Erzurum Şubesi 1940’lı yıllarda
kurulmuş. Erzurum’da eğitim ve spor ağırlıklı aktiviteler de üstlenen derneğin
faaliyetlerinden biri de üniversite öğrenci yurdu. Öncesinde bu yurtta 800’e
yakın ilkokul ve lise öğrencisinin eğitimi ücretsiz sağlanmış. Şu anda
üniversite öğrencileri için kız ve erkek yurtları bulunuyor. Bir yıl öncesine
kadar Kızılay’ın “Halıcılık Okulu” Erzurum ve çevresine yönelik olarak küçük
yaşlardan başlayarak vatandaşlara meslek eğitimi vermiş. Sanatsal ağırlıklı
eğitim programlarına destek veren veren Kızılay Erzurum Şube Başkanlığı,
Palandöken’de bulunan kayak evinde kayak eğitimi vererek gençlere spor
aktivitelerinde de destek olmuş. Yaşlılar için planlanan huzurevinin inşaatı da
sürüyor.
Kızılay
Tıp Merkezi’nde ameliyathane açılıyor İlk
olarak 1994 yılında dispanser olarak faaliyet göstermeye başlayan Kızılay
Tıp Merkezi, Sağlık Bakanlığı’nın getirdiği statü gereği ikiyıllık bir
çalışma sonucunda Tıp Merkezi’ne dönüştürüldü. Bir yıl öncesinde
tadilat sürerken sadece Kan Merkezi’nin aktif olduğu Tıp Merkezi’ne
ilişkin bilgi veren Başhekim Sibel Yıldırım, “Tek katlı bir yapıda bir kaç
doktor ile tek bir odada poliklinik yapılırken şu anda Kan Merkezi’nden ayrı bir
branş olarak pek çok hekimi içinde barındıran pek çok tıbbi cihazlarla
donatılmış bir Tıp Merkezi oluşturuldu. Doğu Anadolu
Bölgesi’nde nitelikli bir sağlık merkezinin yapılması
büyük bir başarı bence” diyerek kuruluşlarının gelişimini aktardı. Bu süre
içerisinde hasta kabul edilmeyerek merkezin yeniden inşası, tıbbi donanımı,
personel ihtiyacı ve bilgisayar donanımı tamamlanarak Temmuz 2002’de hizmete
açıldı. Şu anda 5 katlı bir binaya sahip olan Tıp Merkezi, dispanser olarak
hizmet verdigi yıllarda tek bir katta küçük bir laboratuar ve radyoloji servisi ile
birkaç poliklinik odası şeklinde hizmet vermiş. Ayaklı tedavi
merkezi olarak çalışan sağlık kuruluşu çok yakında, poliklinikleri, ameliyathanesi ve 10
yatak kapasitesi ile olarak hizmet vermeyi planlıyor. Ameliyathanenin açılmasıyla birlikte
Göz, K.B.B., Genel Cerrahi, Kadın Doğum ve Üroloji dallarında
ameliyatlar gerçekleştirilebilecek. Kuruluşuyla birlikte, hasta kaydı ve denetim
için daha sağlıklı sonuçlar elde edebilmek amacıyla otomasyon
sistemine geçen Tıp Merkezi böylelikle hata oranını da minimum
düzeye indirmeyi amaçlıyor.
Erzurum’da hasta profili daha çok
devlet kurumlarında çalışanlardan oluşuyor. Bu, çoğunluğa göre sıralandığında
Yeşil Kart, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı olarak kendini gösteriyor. Tıp
Merkezi’nin hasta profili ise Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’na tabi olanlardan
oluşuyor. Sağlık Bakanlığı Bakanlığı prosedürleri gereği Yeşil Kartlılar burada
muayene edilemiyor. Sosyal güvencesi olmayan insanların Erzurum’da azınlıkta
olduğunu söyleyen Yıldırım, bunun nedenini, “Doğu Anadolu Bölgesinin
sosyoekonomik yapısı insanları mutlaka bir devlet garantisi altına girmeye
zorluyor” diye aktardı.
Neden Çözüm Bilgisayar’la
Çalışıyorsunuz?
Kapasite olarak günde 300-350 hastayı rahatlıkla tedavi edebilen Kızılay Tıp
Merkezi’nin Başhekimi Sibel Yıldırım, açılışlarıyla birlikte otomasyona
geçişlerini ve geçiş nedenlerini şöyle anlatıyor: “Bir kaç firma ile görüştük,
ama Çözüm Bilgisayar’ ın Erzurum’da Göğüs Hastalıkları Hastanesi ve Nene Hatun
Doğum Hastanesi gibi büyük hastanelerin Çözüm Bilgisayar’ı tercih etmesi
bizim için yeterli bir referans oldu. Şimdilik programın Hasta Takip
modülünü kullanıyoruz. Tıp Merkezi olmamızla birlikte her şey çok gelişti ve
büyüdü. Sorunlarımıza ancak yeni bir sistem cevap verebilirdi. Otomasyon sistemi
sayesinde her şey daha pratik gerçekleşirken, hata yapma oranı da çok düştü.
Başlangıç olarak Hasta Takip modülünü kullanıyoruz. Ama bunu önümüzdeki dönemde
daha çok birime yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Çağımız teknoloji ve bilişim çağı.
Evrak işi manuel olarak yapıldığında çok yorucu ve zaman kaybettirici bir iş.
Bunun çözümü ise bilgisayar sistemi. Bunun için de personelin eğitimi çok
önemli. Otomasyon sağlık kuruluşlarında köklü bir değişim getiriyor ancak bunun
için iyi eğitimli kurum personeline ihtiyacınız var. Bu konuda bir sorun yok.
Personelin sıkıntısı sistemin tüm birimlere yayılmamış olması. 15 polikliniğimiz
otomasyona dahil edildiğinde personelimizde çok memnun kalacak. Bu otomasyon
sistemini tüm sağlık kurumlarına tavsiye ediyorum.” Hastalarının bu sistemden
çok memnun olduklarını söyleyen Yıldırım, otomasyonla neler
değişeceğine ilişkin olarak da, “Şu an hastanede her serviste oda oda dolaşan
hasta, düşündüğümüz sistemi bir yıl içinde hayata geçirdiğimizde, direkt olarak
ilgili birime giderek muayenesini olacak. Elinde hiçbir evrak olmayacak. Doktor,
hastasının tüm kayıtlarını bilgisayardan görecek, eski dosyasını görme şansına
sahip olacak. Laboratuarda da aynı sistem geçerli olacak” dedi. Tüm
polikliniklere bilgisayar ağı kurmayı düşündüklerini ve tümüyle kağıt sistemini
ortadan kaldıracaklarını ileten Yıldırım, ekonomik olarak rahatlamayı
beklediklerini bunun da bir yıl içinde gerçekleşeceğini
söyledi.
“Otomasyona
geçmeden önce, dispanser olarak hizmet verilen dönemde hata oranı çok
yüksekti”
Dispanser olarak hizmet verilen dönem hakkında bilgi veren Yıldırım, “Eskiden
manuel çalışılıyordu. Bizim bugün bir günde baktığımız hasta sayısına o dönemde
bir ayda bakılıyordu. Belki o zaman sistem kolay işliyordu ama hem yaptığımız
tetkik ve tedavi sayısındaki artış, hem poliklinik sayısı ve hasta sayısındaki
artış, hepsinin birlikte hesaplanması, epeyce zorluklar oluştururdu. tururdu.
Bunun sorununu çok yaşadık. Ücretlerin hesaplanması mümkün olmadı diyebilirim.
Hata oranı çok yüksekti. Çok büyük uğraşla bu işlemleri yapmaya kalksak bile,
hata oranı çok yüksek çıkıyordu. Gelirler anlamında ortalama günde 100 hasta
üzerinden düşünürsek bu hastaların bir günde girecek ortalama işlem sayısı
500-600. Asgari sayıda örneklediğimiz bu kadar işlem, bir günde yapılacaktı.
Bunların tek tek fiyatlandırılması, muhasebesinin yapılması, poliklinik bazında
paylaştırılması, bu işlerle uğraşacak eleman sayısının fazlalığını
gerektiriyordu. Bütün bu işlemlerin yapılması için nereden baksanız en az
10 kişi çalıştırmamız gerekir ki yetiştirebilsinler. Ama bunu bilgisayar
ortamında daha rahat, daha pratik ve daha güvenilir bir şekilde yapabiliyoruz.
Yaşadığımız çağ gereği de bunları manuel yapmamız anlamsız olurdu” diye
konuştu.
“Erzurum’da zor bulunan; Diyaliz, Anjiyo ve
Taş Kırma Üniteleri kurmayı düşünüyoruz” Tıp
Merkezi’nde yapılan çalışmalara değinen Yıldırım, Önceliklerimizi belirlemek
zorundayız. Erzurum’da insanların zor bulabildikleri hizmetlere öncelik vermeyi
hesaplıyoruz. Örneğin, öncelikle bir diyaliz merkezi kurmaya çalışıyoruz.
Diyaliz hastası çok fazla burada ve cihaz yetersiz. Bu insanların çoğu şehir
dışına gidiyor. Diyalizi daha kolay ulaşılabilir hale getirmek ve daha kaliteli
hizmet vermek için, öncelikle bunu planlıyoruz. Anjiyo ünitesi düşünüyoruz aynı
şekilde. Erzurum’da her sağlık merkezinde bulunabilen bir sistem değil. Bunun
dışında bir önceliğimiz daha var; Sadece Araştırma Hastanesi’nde mevcut olan
'Taş Kırma Sistemi'ni kurmak istiyoruz. SSK’ lılar Trabzon’a gönderiliyor
örneğin. Bu hem devlete hem insanlara, maddi ve manevi yönden yük bindiriyor.
Hasta bir insanın şehir değiştirmesi kolay bir şey değil. Sonuç olarak biz,
insanların ulaşamadıkları hizmetlere öncelik vermeyi planlıyoruz. Taş Kırma
Ünitesi oluşturulduktan turulduktan sonra SSK ile anlaşma yaparak bu hastaların
buradan yararlanabilmesini de sağlayabiliriz” diye yeni oluşturulacak birimlerin
müjdesini verdi.
Başhekim Sibel Yıldırım, e-devlet ve e-sağlık çalışmalarını da yararlı
bulduğunu, bu sistemin kurulmasıyla hem zamandan hem de maddi yönden devletin
çok kazancının olacağını ifade etti. Yıldırım, sağlık kuruluşlarının devlete
olan yükünün otomasyon sistemi ile oldukça azalacağını da vurgulayarak, "Örneğin
diğer hastanelere gidip ertesi gün buraya gelen hastaya aynı tetkikleri
yaparız. Bu da devlete büyük bir yük getiriyor. Ama hastanelerin
paylaştığı bir otomasyon sistemi olsa bu külfeti büyük bir oranda
azaltabilecegimize inanıyorum. Aynı tetkikler tekrar tekrar yapılmamış olur ve
masraf azalır” diye konuştu.
"Otomasyon; İşgücü,
gelir ve zaman kayıplarını önlüyor"
Bilgi İşlem Sorumlusu Mesut B. Halıcı da otomasyonla ilgili olarak Tıp Merkezi'nin geçmişten
bugüne bir değerlendirmesini yaparak şunları söyledi: "Daha önceden tek
doktoru bulunan bir dispansermiş burası. Tıp Merkezi'ne dönüştürmeye karar
alındığında, bilgisayar donanımı edinilerek otomasyon sistemine geçilmiş. Yani Merkez
açıldığından beri hastane kayıtları hiç elle tutulmamış. Sistemin
işleyişine değinecek olursak; hasta bize geldiğinde diğer tüm hastanelerden
farklı olarak hastayla ilgilenmesi için bir hemşiremiz görevlendiriliyor, buradaki asıl
amaç zaten herhangi bir rahatsızlığı bulunan ve bu yüzden hastanemize gelen
hastalarımızı bir de bunaltıcı evrak takip işleri ile
rahatsız etmemek. Özetle hastamız hastanemize geldiğinde kaydını yaptırmak dışında her hangi
bir evrak işi ile uğraşmaz. Sadece eğer hastayla ilgilenen doktorumuz
herhangi bir tetkik istemişse ilgili servise giderek laboratuar
tetkikleri veya radyoloji hizmetlerinden gerekli olanları yaptırır. Programı kullandığımız haliyle
eksiklerimiz var. Önümüzdeki dönemde Çözüm Programlarının Ayniyat ve Muhasebe modüllerini
de ekleyerek sistemi geliştirme ve genişletme
hedefindeyiz.
Otomasyon sistemi olmayan sağlık
kuruluşlarında evrakları elle takip etmek çok zor. Bilgisayarla yapılan
işlemler, hem çok daha kolay, hem de hata payı çok daha az. Amacımız ise
doktorun, kendi masasında bulunan bilgisayardan hastaya ait önceki bilgilerin
tümünü görerek işlemleri hızlandırmak; daha önce hangi doktora gitmiş,
hangi ilaçlar yazılmış, nasıl bir tedavi izlenmiş. Ayrıca bunların
sonucunda bilgisayardan reçete de kesilebilecek. Programın ilgili modüllerini
kullanmaya başlamadığımız için, bu aşamaya gelmedik. Otomasyon sistemi olmayan
tüm sağlık kuruluşlarına bu sistemi öneririm. Yaşadığımız en büyük kolaylıksa
fatura kesmek. Bunun için günlerce uğraşmanız ve tek tek hasta kayıtlarını
incelemeniz gerekli, evrakları çıkarmanız, düzenlemeniz, hepsi vakit kaybı.
Herhangi bir kuruma bir fatura kesip, yaptığınız hizmetlerin karşılığını en kısa
sürede alabilmek için, bu program büyük kolaylık. Manuel olarak fatura
kestiğinizde personelin işgücü kaybı, hata oranın yükselmesi, hizmet
karşılığının geç alınması, hatta alınamaması gibi durumlar ortaya çıkıyor. Ama
bilgisayarla fatura kesmek istediğinizde, bir kaç dakika içinde faturayı hazır
hale getirip hizmet karşılığınızı kısa sürede
alabilirsiniz.
Yazı
ve Fotoğraflar : Tan ÖNDER
|