Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

Sağlığa e-Dönüşümde Tıp Bilişimi Eğitiminin Önemi ve Tıp Bilişimi Derneğinin Rolü


     Yeni bir yüzyılın başında dünya hızla küreselleşirken toplumların yapısı, üretim organları, ürettiği mal ve hizmetlerin çeşitliliği de artmakta ve değişmektedir. Hiç olmadığı halde varolduğu sanılan kas gücü günümüzde yerini beyin gücüne, bacasından siyah dumanlar çıkan fabrikalar yerini bilgi teknolojilerine, sistem ve kurallar yerini önce insan kavramına bırakmaktadır. Bunun en çarpıcı nedeni son elli yılda üretilen bilginin niteliğindeki ve miktarındaki değişimdir. İnsanlığın oluşumundan 1950'lere kadar üretilen bilgiden 1951-2000 arasındaki 50 yılda üretilen bilgi daha fazladır. 2000'li yılların son beş yılında üretilen ise öncekilerin tamamından daha fazladır.

     Günümüzde bilginin katlanma hızı neredeyse bir yıla inmektedir. Bilişim Tekno-lojilerindeki (BT) gelişme bilgi üretimi ve paylaşımındaki artışı etkileyen en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bilginin katlanma ve paylaşım hızının ulaştığı boyut düşünülürse içinde yaşadığımız yüzyıla “Bilgi Çağı” ya da diğer bir deyişle “Akıl Çağı” denmesinin ne kadar yerinde olduğu tartışılmaz. 

     Günümüzde toplumlar üretilen teknoloji ürünlerini hayret, şaşkınlık, merak içinde imrenerek hatta biraz da kıskanarak izlemektedirler. Eskiden Doğulu-Batılı ya da Sanayi-Tarım diye sınıflara ayrılan toplumlar günümüzde Üretici-Tüketici toplumlar olarak sınıflara ayrılmakta. Günümüzde üretim denilince tarım ya da sanayi üretiminden daha çok bilgi üretiminden söz ediliyor. Çünkü bilgiye dayanmayan üretimlerin verimliliği ve toplumun refah düzeyine etkisi sınırlı olmaktadır. Üretilen bilgi tabanlı ürünleri üretenler ve kullananlar diye sınıflama yapıldığında bizler bu sınıfın neresindeyiz? Üreten mi? Kullanan ya da tüketen mi? Bu soruların yanıtını vermek çok güç. Üretiyoruz, yeterli değil, tüketiyoruz, o da yeterli değil.  Bizim sorunumuz vasat (orta düzey) olmakta. Kuşkusuz sadece tüketen bir toplum olmayı arzu etmeyiz. Öyle ise toplumsal konumumuzu bilgi üreten ve bunu toplumun refah ve mutluluğu için tüketen bir toplum olmanın savaşını vermeliyiz.

     İnsanlığın var oluşundan günümüze dek gündemde kalan diğer önemli olgu da hastalıklar ve hastalardır. Değişen ise onlara yaklaşım, tanı ve tedavi yöntemlerindeki farklılıktır. İlk çağlardan günümüze dek bu yöntemler büyük değişim ve gelişime uğramışlardır. Salgın hastalıkların nedenlerini büyücülerden, kötü ruhlardan ya da tanrının kurban isteminden kaynaklandığını söyleyerek, bazı insanların kurban edilmesi yönteminin benimsenmesine neden olmuşlar, “yaşamın amacı birey olarak insan” fikri oluşmamış, bazılarının yaşaması için bazılarının kurban edilmesi yöntemi doğal olarak kabul edilmiştir. Bu süreç içerisinde bilimsel olmayan tedavi yöntemlerinden günümüz çağdaş tanı ve tedavi yöntemlerine geçmek uzun zaman almıştır. Bu geçiş sürecinde bilimsel ve teknolojik alanda başarılı ülkeler ve bu gelişimi izleyebilen ülkeler, bilim ve teknolojiye uyum ölçüsünde çağdaş toplum insanına yaraşır sağlık hizmetini de sunabilmişlerdir.

     Sağlık alanında ve diğer alanlarda katlanarak artan bilginin kağıt tabanlı ortamlarda tutulması olanaksızdır. Bunların depolanma, paylaşılma, çoğaltılma ve üretilme ortamlarının bilişim teknolojileri üzerinde olması kaçınılmazdır. Ülkemizde olduğu gibi batılı ülkelerde de bilişim teknolojilerini kullanmakta en geç kalan sektör sağlık sektörü olmasına karşın günümüzde internetteki sitelerin %40'ı sağlık sektörüne aittir. Bu da gösteriyor ki, dünyada sağlık sektörünün bilişim teknolojilerini kullanımındaki artış hızı diğer sektörlerden daha fazladır.

     Tıp fakültelerinin ve diğer sağlık okullarının amacı bilgi toplumu insanına yaraşır sağlık hizmeti sunacak hekimler ve diğer sağlık personelini yetiştirmekle birlikte bu alanda yapılacak araştırmalara öncülük etmektir. Bilgi teknolojileri ile donatılmış hastaneler kurmak, onları çağdaş bir anlayışla yönetmek, bilinçli düşünmek ve bilgi tabanlı karar vermek için gerekli veri ve bilgiyi üretmek bilişim teknolojilerini sağlık sektöründe etkin ve verimli kullanmakla gerçekleşebilir. Koruyucu hekimlik hizmetleri ile tanı ve tedavide akıl ve bilgiyi ön plana çıkararak “Kanıta Dayalı Tıp” uygulamalarını yaygınlaştırmak için bilişim teknolojilerinden en iyi şekilde yararlanmak gerekir. Bu teknolojilerden akılcı ve verimli şekilde yararlanabilmek için bunlarla ilgili bilgi birikimine sahip olmak ön koşuldur. Bu koşulu gerçekleştirebilmek de eğitimden araştırmadan ve örgütlenmeden geçer.


     Üniversiteler yeni düşünce yaklaşımlarını geliştirip topluma aktarmakla yükümlüdür. Üniversiteler usta-çırak ilişkisi içerisinde bir önceki neslin yaptıklarını öğrencilerine aktaran, yaptıran ya da ezberleten kurumlar olamaz. Olması durumunda bilim, teknoloji, değişim ve gelişimin kısır bir döngü içersinde hapsolmasına neden olur. Üniversitelerde öğrenciye verilen bilginin yarılanma ömrünün altı yıl olduğu biliniyordu. Özellikle son yıllardaki üretilen bilginin miktarındaki ve niteliğindeki artış bilginin yarılanma ömrünü dört yıla indirmiştir. Öğrencinin aldığı bilgilerin %50'si dört yıl sonunda bilimsel ve ekonomik değerini yitirmektedir. Üretilen bilgiyi insan belleğinde tutma çabaları belleğin bir depolama aracı olarak (disk, CD, taşınabilir bellek vb.) verimsiz bir şekilde kullanılmasına neden olmaktadır. Bunun yerine insanların belleğinde tutulan bu bilgileri teknolojilerinin depolama aygıtlarına devrederek, insan zekasının ve belleğinin gerçek işlevi olan yaratıcılık, kıyaslayıcılık, değerlendiricilik, özgürce savunuculuk, sınayıcı ve doğruyu bulucu yönlerini geliştirmeliyiz. Bu amaçla sürekli değişim ve gelişim içersinde olan, sürekli güncellenen beyinler yetiştirilmelidir. Bu beyinler, bilgiyi depolayan değil bilgiyi nerede ve nasıl bulacağını, nasıl üreteceğini bilen, zekanın yaratıcı işlevini ortaya çıkaran analitik beyinler olmalıdır. Aynı zamanda yeni bilgi teknolojilerini yaratan geliştiren ve kullanan beyinler olmalıdır. “Bu işlevi ne kadar başarmaktayız?” sorusunun yanıtı üniversitelerimizde ve bunlar içerisinde yer alan tıp fakültelerimizde nasıl bir eğitim yaptığımızı sorgulamakla ortaya çıkacaktır.

     Çağdaş beyinleri yetiştirebilmek için kaynakları iyi kullanmak, seçimlerimizi iyi yapmak durumundayız. Günümüzde çağdaş eğitim için bilişim teknolojilerinin önemini kimse yadsımıyor. Fakat bunları kullanma ya da öğrencilerine sunma yönünde bir yığın gerekçe üretiliyor.  Başta kaynak yetersizliğinden söz ediliyor. Özellikle tıp fakülteleri hastanelerinde kullanılan cihazların manyetik rezonans (MRI), bilgisayarlı tomografi (CT) v.b. araçların milyonlarca dolar ettiği düşünülürse eğitim için BT araçlarının maliyeti çok komik kalmaktadır. Kaynak ve ödenek yetersizliği bahanesi gerçekçi değil. Günümüzde tüm donanımlarıyla 50 bilgisayarlı eğitim laboratuarının maliyetinin 40-50 bin dolar olduğu düşünülürse gerekçenin ne kadar havada kaldığı görülecektir. Kaldı ki milyonlarca dolar verilerek alınan bilişim teknolojileri ile donatılmış sofistike tıp araçlarını kim kullanacak? Bilişim eğitiminden ve kültüründen yoksun hekimler mi?

     İnsanlara hakça dağıtılan sağduyu ve zamanın insanlar tarafından tarafsız ve verimli şekilde sonuna dek kullanılması durumunda doğru kararlar, doğru yer ve doğru zamanda verilecektir. Atalarımız bilim ve teknoloji tercihlerinde bu yetilerini ne yazık ki yeterince kullanmamışlardır. Matbaayı 275 yıl geç getirerek bilim ve teknolojideki vasatlığımızın temellerini atmışlardır. Bilgi teknolojilerinin ülkemize girişi matbaadan daha iyi durumdadır. Fakat unutulmaması gereken bir nokta o tarihlerdeki 275 yıl bilgi çağındaki 2.5 yıldan daha kısadır. 2.5 yıllık gecikme bile bizi bilgi toplumları sınıfının dışında bırakacaktır.

     İşte bu sorunlar yumağı içerisinde bocalayan ülkemizde sağlık ve bilişim sektöründen bir elin parmakları kadar insan bu iki önemli sektörün ortak paydalarını yaratabilmek için çö-züm yolları aramışlardır. Türkiye de bir ilk olarak Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Toplum Hekimliği Enstitüsü 1981 yılında kendi Bilgi İşlem Merkezini  kurarken belki de farkında olmadan 18 yıl sonra kurulacak Tıp Bilişim felsefesinin tohumlarını atıyordu (TBD Türkiye 1983 Yıllığı “TBD Türkiye Bilgi İşlem Merkezleri Kütüğü 1983”). Bu önemli atılımın kararını bir halk sağlığı duayeni olan ve bilişim teknolojilerinin bilgi üretmede ve tıpta karar süreçlerindeki önemine inanan rahmetli Prof. Dr. Nusret Fişek'le birlikte vermiştik. Hacettepe Üniversitesi’nden 1988 yılında Akdeniz Üniversitesi’ne Biyoistatistik Bilim Dalı ve Bilgi İşlem Merkezi’ni Kurmak için geldiğimde 1992 yılında bu üniversitede Türkiye’de bir ilk olarak Tıp Bilişimi (Medical Informatics) Yüksek lisans programını açtık. Tıp Bilişimi alanında 13 yıldır eğitim veren bu programa bu yıl doktora programı da eklendi. ODTÜ Enformatik Enstitüsü 2003 yılında tıp bilişimi alanında yüksek lisans ve doktora programı açmışlardır. Tıp Bilişimi alanında bu iki üniversite dışında eğitim veren başka üniversite henüz yoktur. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi içerisinde bu yıl Tıp Bilişimi Anabilim Dalı kurulmuş fakat eğitim çalışmaları henüz başlamamıştır. Akdeniz Üniversitesi ve ODTÜ’nün yetiştirdiği bilim insanları diğer üniversitelerimizdeki tıp fakültelerinde bu bilim dallarının kurulup tıp bilişimi eğitiminin yaygınlaşması için önemli bir kaynak ve güç oluşturacaklardır.

    
      Sağlık Bilişimi alanında ilk örgütlü çalışma Türkiye Bilişim Derneği’nin (TBD) çatısı altında koordinatörlüğü benim tarafımdan yürütülen Sağlık Bilişimi Çalışma Grubu olarak başlamış, işlevini örgütlü bir şekilde sürdürmüş ve bu alandaki büyük boşluk doldurulmaya çalışılmıştır. Bu çalışma grubu işlevini büyük ölçüde Tıp Bilişimi Derneği’ne devretmiştir.

     Tıp bilişimi yüksek lisans eğitiminin verilmeye başlanmasından 7 yıl sonra 1999 yılında Ankara'da, Gazi Üniversitesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Kitapçı öncülüğünde bir grup hekim ve bilişim profesyoneli tarafından Tıp Bilişim Derneği adı altında bir sivil toplum örgütü kurulmuştur. Derneğin kuruluş amaçlarının başında Bilgi Toplumu'na yaraşır bir sağlık hizmeti sunarken son yıllardaki devlet politikası haline gelen e-dönüşüm içindeki e-sağlık örgütlenmesini yapmak olmuştur. Bilgi teknolojilerine duyulan gereksinimin ve yatırımlarda bilişim uygulamalarının payının giderek artması, bu yatırımların amacına tam anlamıyla hizmet edebilmesi ve/veya alınacak kalite ve verimin yükseltilebilmesi açısından, her alanda olduğu gibi sağlıkta da ulusal bir yatırım ve bilgi stratejisi geliştirilmesini zorunludur.


     Geliştirilecek ulusal sağlık bilgi stratejilerine katkıda bulunmak ve veri sağlamak amacıyla, 26 Haziran 2000 de Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde "2000’li Yılların Türkiye'sinde Sağlıkta Bilgi Stratejileri" üst başlıklı bir toplantı düzenlenmiştir. Açılış konuşmalarının ardından kısa sunumlar yapılmıştır. Sunumlar sonrasında katılımcılar ilgili konu başlıkları çerçevesinde çalışma grupları oluşturmuşlardır. 8 Aralık 2000'de İstanbul'da yapılan bir toplantı ile çalışma gruplarının kapsam ve çalışma şekli gözden geçirilmiştir. Bu çalışmalarla ilgili yol gösterici bir metin hazırlanmıştır. Tüm raporların birleştirilmesiyle oluşturulan metinler, gerekli düzenlemelerin ardından, 28-29 Nisan 2001'de yapılan "1. Tıp Bilişimi Kongresi" nde tartışılmış ve son haline getirilmiştir. Bu raporlar, “2000'li yıllarda Ulusal Sağlık Bilgi Stratejileri” başlığı ve TÜBİTAK'ın desteği ile kitap haline getirilerek Türkiye'deki ilgili kişi ve kurumlara dağıtılmıştır.

     2000 yılında, derneğimiz IMIA (International Medical Informatics Association)'a üye olarak kabul edilmiştir.

     2001 yılında Ankara ve İstanbul'da “Tıpta XML uygulamaları” başlıklı iki toplantı düzenlenmiştir.

     2000 yılından beri Bilişim Kurultay'larında, Akademik Bilişim ve Inet-tr toplantılarında sağlık oturumlarında derneğimiz üyeleri koordinatörlük yapmış, bildiriler sunmuş paneller düzenlemiştir. Sağlık Bakanlığının koordinatörlüğünde yürütülen “Ulusal Sağlık Bilgi Stratejileri“ çalışma gruplarında dernek yönetim kurulu üyeleri ve diğer üyeler görev almışlardır. TBD, Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ve diğer bilişim sivil toplum örgütleri ile ortak eylem planları ve çalışmalarda birlikte hareket etmeye özen göstermektedir. Tıp Bilişimi Derneği ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin ortaklaşa organize ettiği “Tıp Bilişimi Güz Okulu” 2003 yılı Ekim ayı başında Antalya’da gerçekleşmiştir. Konu ile ilgili kişilerin haberleşmesi, bilgi paylaşımı için yahoogroops altında informist isimli bir grup kurulmuştur. Bu çalışmalara ek olarak spesifik konularda Ankara, İstanbul, Eskişehir'de etkinlikler düzenlemiş tıp bilişimi bilincini yaymaya çalışmıştır.


     Derneğimiz temmuz 2005 yılında Avrupa Tıp Bilişimi Federasyonu'na (European Federation for Medical Informatics) üyelik için başvurmuş, ön kabul yapılmış, kesin üyelik 2006 tarihindeki toplantıda gerçekleşecektir.

     Derneğimizin Tıp Bilişimi alanında yaptığı etkinliklerin sonuncusu Sağlık Bakanlığı’nın katkılarıyla 17-20  Kasım tarihinde Antalya-Belek Atlantis Otel’de düzenlenecek olan uluslararası katılımlı Sağlığa e-Gelecek, Tıp Bilişimi '05, 2. Ulusal Tıp Bilişimi Kongresi'dir. Yüksek katılımın beklendiği bu etkinlikte Sağlık bilişimi alanında birçok konu uzmanlarca ayrıntılarıyla tartışılacaktır.

     Tıp Bilişimi Derneği her geçen gün sayısı artan üyeleri ve etkinlikleri ile örgütlenmenin önemini vurgulamaya çalışarak ülkemizin  değişim ve gelişim süreçlerine katkı sağlama ve e-dönüşümde üzerine düşen görevi yerine getirme çabasını sürdürmektedir.

     saka@akdeniz.edu.tr

 

(25.11.2005)