"Sağlıkta Dönüşüm Programı Sürüyor"
“Sağlıkta Dönüşüm Programı” insanı, verilecek hizmetin
odak noktasında görmektedir. Bu yüzden insan merkezli hizmet anlayışını temel
ilkeler arasında saymaktadır. Bu ilke, sistemin planlamasında ve hizmetin sunumunda
hizmetten faydalanacak bireyi, bireyin ihtiyaç, talep ve beklentilerini esas
almayı hedeflemektedir.
Bakanlığımız Sağlıkta Dönüşüm
Programı çalışmalarını kapsamlı ve hızlı bir şekilde sürdürürken, diğer yandan
acil müdahalelerle sağlık alanındaki bir çok rahatsızlığı Türkiye gündeminden
kaldırmıştır. İnsanımızın mutluluğu, her alanda olduğu gibi sağlık alanında da
yüzünün gülmesi bizler için büyük bir sevinç vesilesi oluyor.
”
-Eğitim ve Araştırma hastanelerinde
verilmekte olan tıpta uzmanlık eğitiminin standart ve kalitesinin artırılması
için yapılması gereken düzenlemeler nelerdir? Bakanlığımıza bağlı tüm eğitim ve
araştırma hastanelerinin bilimsel veriye ulaşabilmeleri amacıyla Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi
(ULAKBİM) Elektronik Kaynaklar Ulusal Akademik Lisans Projesi (EKUAL)
kapsamına dahil edilmiştir. Bu kapsamda abone olunan veri tabanlarında yer alan
bilimsel içerikli dergi ve makalelere tam metin ulaşım imkanı
sağlanmıştır.
Ayrıca Bakanlığımız ile Türksat
Uydu Haberleşme kablo TV ve İşletme AŞ. arasındaki protokol ile bilimsel
konferans sistemi Bakanlığımıza bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde
kullanıma açılmıştır. Bu uygulama ile tüm eğitim ve araştırma hastanelerimizde 7
gün 24 saat ortak toplantılar yapılabilmektedir.
Sağlık kuruluşlarımızın en kritik
bölümleri yabancı yazılımın hakimiyeti riskini taşıyor mu? Ulusal yazılım
sektörümüzün geleceği hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
Sağlık kuruluşlarımızda yabancı
yazılım hakimiyeti yaşandığını düşünülmemektedir. Bakanlığımıza bağlık sağlık kuruluşlarının tamamında yerli
yazılım kullanılmaktadır. Sağlık kuruluşlarında kullanılan tıbbi cihazlar
içerisinde bulunan yazılımlar için de risk olduğunu söylemek pek mümkün
değildir. Bu cihazlar çoğunlukla yabancı menşeli olmakla beraber istenildiğinde
yerli üretim hastane otomasyon
sistemleriyle entegrasyonu zorluk çekilmeden sağlanabilmektedir. Bazı nadir
istisnalar söz konusu olabilir. Ancak, genel olarak bir risk görülmemektedir.
Sağlık işletmelerinde en önemli
maliyetlerden olan insan kaynakları ve ileri teknolojiye yönelik yatırımlar
hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bilindiği üzere Devlet Planlama Teşkilatı
koordinasyonunda hazırlanan ve Bilgi
Toplumu Stratejisi ve Eki Eylem Planı Yüksek Planlama Kurulu kararı ile
yayımlanmıştır. Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planlama 99. maddesi “Yazılım
Kalite Sertifikasyonu Yaygınlaştırma” ile ilgilidir. Bu çerçevede, bilgi
teknolojileri hizmetleri ve yazılım kalite standardizasyon ve uygulamanın
yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Ayrıca, bu süreçlerinin kamu alımları
yoluyla teşvik edilmesi öngörülmüştür. Bu
itibarla, Bilgi Toplumu Stratejisi’nde de yazılım alanına oldukça önem
verilmektedir.
Yine Bilgi Toplumu Strateji Eylem
planının 97. maddesi “Bilişim
Vadisi” ile ilgili olarak Türkiye’nin Bölge ülkeleri içerisinde,
uluslararası bilgi teknolojileri firmaları için üretim ve operasyon merkezi
niteliğini kazanması ve geliştirilmesi, sektörlerde yer alan küçük ölçekli
firmaların uluslararası firmaların bölgesel ağlarını kullanarak yurt dışına
açılımlarının sağlanması, bilgi teknolojileri alanında dış yatırımın ülkeye
çekilmesi, sektörde yer alan yerli
firmaların iş yetkinliklerinin geliştirilmesi amacıyla bir bilişim vadisi
kurulması hedeflenmektedir.
Yatan hastaların ilaçlarının ve
sarf malzemelerinin hastane tarafından karşılanmasına ilişkin düşünceleriniz
nelerdir?
Yatan Hastaların Tıbbi Malzeme ve
İlaç Temini, 2007 Mali Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği, 15
Haziran 2007 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur
mensupları ile bakmakla yükümlü bulundukları hak sahiplerine uygulanmak
üzere Resmi Gazetede
yayımlanmıştır.
2007 Mali Yılı Sosyal Güvenlik
Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği gereği, bakanlığımıza bağlı tüm yataklı sağlık
kurum ve kuruluşlarımız, yatan hastalarına kullanacakları ilaç ve tıbbi
malzemeleri 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren kendileri temin etmek zorunda olup, bu
tarihten itibaren ayaktan ve yatan hastalarını sadece tetkik ve tahlil için başka bir sağlık
merkezine gönderemeyeceklerdir.
Sağlık Uygulama Tebliğine sağlık
kurum ve kuruluşlarımızın uyumlarının
sağlanması ve sorunların paylaşılarak çözüm üretilmesi
amacıyla; 2007 yılının Ekim ayından
itibaren Tedavi Hizmetleri Genel
Müdürlüğü’müz, Bakanlığımız Saha Koordinatörlüğü ve Strateji Geliştirme
Başkanlığı’ndan oluşturulan ekip tarafından Adana, Ankara, Diyarbakır,
Erzurum, İzmir, İstanbul illerinde konu hakkında bölgesel bazda eğitim
toplantıları düzenlenmiştir.
Sağlık kurum ve kuruluşlarımızdan,
MEDULA üzerinden dönem sonlandırma, tıbbi malzeme temini, ilaç ve bünyelerinde
yapılamayan tetkik ve tahlilleri hizmet satın alınması yoluyla başka sağlık
kurum veya kuruluşlarından temin edebilmelerine ilişkin süreçleri
tamamlayamayanların ve hangi işlemler için süreçlerin sonuçlanmadığının
tespiti amacıyla http://sbu.saglik.gov.tr/maliyet ve http://sbu.saglik.gov.tr/sbdm web adresinde yer alan “Tıbbi Malzeme, İlaç ve Hizmet Alımları Bilgi Takip Sistemi” oluşturulmuştur. Bahse konu bilgi sistemleri ile, sağlık kurum ve kuruluşlarımızın yatan hastaya reçete etmek sureti ile ve doğrudan temin yöntemi ile temin yoluna gittikleri ilaç ve tıbbi malzemelere ait bilgiler ile görüntüleme hizmetlerine ait bilgiler günlük olarak takip edilmektedir.
Sağlık kurum ve kuruluşlarımızın,
yatan hastalarına temin etmek zorunda oldukları tıbbi malzeme ve ilaç alımları
ve bünyelerinde yapılamayan tetkik ve tahlillerin başka sağlık kurumlarından
temin edilmesi süreçlerinde yaşadıkları sorunların ivedilikle kaldırılması amacı
ile Tedavi Hizmetleri Genel
Müdürlüğü’müzde Koordinasyon Merkezi
oluşturulmuştur.
Yeni uygulama ile Sağlık kurum ve
kuruluşlarımızın karşılaşacağı sorunlar için yerinde çözümler üretebilmek
amacıyla illerimizde sağlık müdürlükleri bünyesinde “Koordinasyon Komisyonu”
kurulmuştur.
Hastanelerimizin ilaç ve tıbbi
malzeme yönünden ciddi sıkıntıları bulunmamaktadır. Uygulamada bazı İlaç ve tıbbi
malzemelerde yüklenici firma bulunmaması gibi bölgesel kaynaklı sıkıntılar
görülse de, illerimizde bulunan koordinasyon birimleri vasıtasıyla ihtiyaçlar
karşılanmaktadır. Hastanelerimizin Yeşil Kartlılar için daha önce bu uygulamayı
yapmış olmaları, yeni uygulamaya uyumlarında yardımcı
olmuştur. Bağışıklama hizmetlerine yönelik
olarak yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Bağışıklama hizmetlerinde temel
amaç; toplumda özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile korunulabilir hastalıkların ortaya
çıkışını engellemek, dolayısıyla bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve
sakatlıkların önüne geçmektir. Ülkemizde yürütülecek bağışıklama hizmetlerini
düzenleme yetkisi Bakanlığımıza verilmiştir. Bu düzenlemeler yapılırken
dünyadaki çeşitli gelişmeler takip edilmekte ve akademisyenlerden oluşan Bağışıklama Danışma Kurulu’nun
tavsiyeleri dikkate alınmaktadır.
Genişletilmiş Bağışıklama
Programı (GBP)
kapsamında Boğmaca, Difteri, Tetanoz, Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak,
Tüberküloz, Poliomyelit ve HepatitB ile Hemofilus influenza tip b’ye bağlı
hastalıkların ve bu hastalıklardan kaynaklanan bebek ve çocuk ölümlerinin ve
sakatlıkların engellenmesi hedeflenmektedir.
Ülkemizde yürütülen Genişletilmiş
Bağışıklama Programı’nda son dönemde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 2006
yılından itibaren aşı takvimine üç yeni antijen (Kızamıkçık, Kabakulak ve
Hemofilus influenza tip b) eklenmiş ve 2008 yılı başından itibaren de DaBTİPAHib
beşli aşısının kullanımı başlatılmıştır. Bu aşı içerisinde Boğmaca, Difteri,
Tetanoz, Poliomyelit ve Hemofilus influenza tip b antijenleri birlikte
bulunduğundan tek bir enjeksiyonla daha çok hastalığa karşı korunma sağlanmış
olmaktadır.
Böylelikle gelişmiş ülkelerde uygulanan aşı takvimi
ülkemizde de uygulanır hale gelmiştir. Buna paralel olarak bağışıklama
bütçemiz her yıl katlanarak artırılmaktadır. Örneğin 2002 yılı bağışıklama
bütçesi 14 Milyon YTL iken bu rakam 2007 yılı için 156 Milyon YTL olarak
gerçekleşmiştir.
Bunlara ilaveten rutin aşılama
oranlarında ilk kez %90 ve üzeri aşılama
oranlarına 2005 yılı sonu itibariyle ulaşılmıştır. Hastalık kontrol
programları çerçevesinde yürütülen kampanya tarzı aşılamalar ve rutin aşılama
oranlarındaki bu artışlar sonunda aşı ile korunulabilir hastalıkların
sayılarında da tarihi düşüşler yaşanmıştır. Örneğin 2007 yılında bildirilen
toplam Kızamık vaka sayımız 3 olarak gerçekleşmiştir.
Yaygın bir alışkanlık ve bir halk
sağlığı sorunu olan sigara tüketiminin artmasının önlenmesi açısından alınan
önlemler nelerdir?
Türkiye, Avrupa Ülkeleri arasında
sigara tüketiminde üçüncü sırada, dünya ülkeleri arasında yedinci sıradadır.
Türkiye genelinde 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin %33,4’ü sigara
kullanmaktadır. Erkeklerde sigara kullanım oranı %50.6 iken, kadınlarda bu oran
%16.6’dır.
Bu oranlara göre, ülkemizde
yaklaşık 17 milyon kadar sigara içen kişi vardır ve her yıl 100 bin kişinin
sigaraya bağlı nedenlerle yaşamını kaybettiği tahmin
edilmektedir.
Sigara kullanımın giderek
artmasına, dünya çapında insan sağlığını
tehdit edebilecek boyutlara ulaşmasına ve tütün şirketleri tarafından pazar
oluşturma stratejilerine karşı geliştirilen ve bu konudaki ilk uluslararası anlaşma özelliğini
taşıyan “Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesi”nin; 21 Mayıs 2003 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü’nün 56. Dünya Sağlık Asamblesi’nde kabul
edilmesinin ardından 28 Nisan 2004 tarihinde imzalanmış ve 30 Kasım 2004 tarihli
ve 25656 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak kabul edilmiştir. 40 ülkenin
imzalamasını takiben 27 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe giren bu Sözleşmeyi, 13
Nisan 2007 tarihi itibariyle, 146 ülke imzalayarak Sözleşmenin tarafı haline
gelmişlerdir.Türkiye, Sözleşmeyi imzalayan 43. ülke
olmuştur. Ülkemizde Sözleşmenin imzalanmasını
takiben, Bakanlığımızca, “Tütün Kontrolü
Çerçeve Sözleşmesi” kapsamında yapılacak çalışmaların planlanması ve sigara
tüketiminin kontrol altına alınarak vatandaşlarımızın ve özellikle gençlerimizin
korunması amacıyla, ilgili Bakanlıklar, Üniversiteler ve Sivil Toplum
Örgütlerinin katılımı ile “Ulusal Tütün
Kontrol Programı” hazırlanmıştır.
Programın temel hedefi, 2012 yılına
kadar ülkemizde 15 yaş üzerindeki nüfusta sigara içmeyenlerin oranını %80’in
üzerine çıkarmak, 15 yaş altı nüfusta ise %100’e yakın olmasını sağlamaktır. Bu
amaçla, düzenlenecek faaliyetler ve bunların yerine getirilmesinden sorumlu kamu
kurum ve kuruluşlar belirlenerek 10 başlıktan oluşan “Ulusal Tütün Kontrol
Programı 2008-2012 Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bunlar, Halkı Bilgilendirme,
Bilinçlendirme ve Eğitim, Sigarayı Bırakma, Fiyat ve Vergilendirme, Çevresel
Tütün Dumanına Maruziyet, Reklâm, Promosyon ve Sponsorluk, Ürün Kontrolü ve
Tüketicinin Bilgilendirilmesi, Yasadışı Ticaret, Gençlerin Ulaşabilirliği, Tütün
Üretimi ve Alternatif Politikalar, Tütün Kullanımının İzlenmesi ve
Değerlendirilmesidir.
Sigara ile mücadele konusunda en
önemli adımlardan biri ise, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun kabul edilmiş olmasıdır. Bu
kapsamda kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların
alışkanlıklarını özendirici reklâm, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu
tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesini sağlamak
yönünde düzenlemeler yapmak amacıyla hazırlanan yasa, TBMM’de 3 Ocak 2008
tarihinde büyük destek görerek kabul edilmiş ve 19 Ocak 2008 tarihli ve 26761
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu Kanunla Türkiye tütün tüketimini
kontrol altına alma yolunda büyük bir adım atmış ve bu konuda yasal düzenlemesi
olan sayılı ülkeler arasına girmiştir. Alkol ve alkol dışı madde
bağımlılığı hakkında toplumun bilinç düzeyinin arttırılması ve bu konudaki yasal
boşlukların doldurulması amacıyla yapılan çalışmalar
nelerdir?
Tütün ve tütün mamullerinin
zararlarının önlenmesine yönelik çalışmalara paralel olarak alkol kullanımının önlenmesi çerçevesinde
“Ulusal Alkol Kontrol Programı” taslak çalışması tamamlanmış olup, söz konusu
program kapsamında işbirliği yapılacak kurum ve kuruluşların katılımı ile ilk
toplantı gerçekleştirilmiştir. Konu ile ilgili faaliyetler devam
etmektedir.
Bakanlığımız koruyucu hizmetler
politikası, İçişleri Bakanlığı Türkiye
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi koordinatörlüğünde
hazırlanarak Başbakanlık onayı ile yürürlüğe konulan “Bağımlılık Yapıcı Maddeler
ve Bağımlılıkla Mücadele Ulusal Politika ve Strateji Belgesi”nde öngörülen temel
prensipler doğrultusunda ve yine söz konusu Strateji Belgesi temel alınarak
hazırlanan “Madde Bağımlılığı Ulusal
Eylem Planı” kapsamında Bakanlığımızca yerine getirileceği taahhüt edilen
mevzuat, eğitim ve bilgilendirici materyal hazırlanması hususunda
çalışmalar “Alkol Dışı Madde Bağımlılığı ile Mücadele
ve Kontrol Şube Müdürlüğü’nce sürdürülmektedir.
-Koruyucu sağlık hizmetleri
kapsamında Bakanlığınızca yürütülen diğer çalışmalar
nelerdir?
İntiharın önlenmesi amacıyla
Bakanlığımızca geliştirilen “Acil Servislerde İntihar Girişimlerine
Psikososyal Destek ve Krize Müdahale Programı “ kapsamında bireyin ruh
sağlığını etkileyen unsurları incelemek, yaşamlarını sağlıklı sürdürmeleri ile
ruh sağlığı düzeylerinin yükseltilmesine imkan tanıyacak Sağlık Bakanlığı’na
bağlı 49 ilin 92 hastanesinde oluşturulan “Psikososyal Destek ve Krize Müdahale
Birimleri “ aracılığı ile her türlü intihar girişimleri ve diğer kriz
durumlarıyla karşılaşan bireylere ve sosyal çevrelerine medikal bakımlarından
sonra uygun zamanda psikososyal destek hizmetleri
sağlanmaktadır.
“Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet
Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetleri’nin Önlenmesi İçin Alınacak
Tedbirler“ konulu Başbakanlık
Genelgesi gereğince, Başbakanlık Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü ile Bakanlığımız arasında yapılan protokol gereği
sağlık çalışanlarının uygun davranış yollarının bilinmesi amaçlı eğitim
faaliyetleri ile, kurumsal mekanizmaların oluşturularak anılan müdahale
birimlerinde tespit edilen şiddet mağduru bireylere psikososyal destek
hizmetlerinin sağlanmasına yönelik çalışmalara da devam
edilmektedir.
Ayrıca 0-6 yaş çocukların psikososyal gelişiminin
desteklenmesi amacıyla geliştirilen halen 41 ilde uygulanmakta olan program
kapsamında öncelikle sağlık çalışanları ile anne baba eğitimlerinin temin
edilerek çocuğun psikososyal gelişiminin en hızlı olduğu dönemde bedensel-ruhsal
açıdan izlenmesi, gelişimsel bozuklukların tespit edilerek medikal ve ruhsal
açıdan tedavilerine imkan tanınmaktadır. Sağlık Hizmetlerinde Uluslararası
cazibe merkezi olma yönündeki çalışmalar, sağlık turizmine yönelik çalışmalar
var mıdır?
Kentsel yaşamın kaçınılmaz bir
gereği olarak ortaya çıkan yoğun faaliyetler, son yıllarda Dünya ülkelerinde
olduğu gibi, Ülkemizde de termal suların sağlık ve tedavi amaçlı kullanım
talebini artırmıştır. İşte bu talep ülkemizdeki zengin çeşitliliğin kullanım
amacına ve kullanım şekline farklı bakış açıları getirmiş ve yeni bir turizm
çeşidi olan sağlık turizmi kavramı
geliştirilmiştir. İnsanların tedavi olmak amacıyla ya da yaşam kalitelerini
arttırmak amacıyla seyahat etmeleri sağlık turizmi olarak tanımlanmaktadır.
Sağlık turizminin ülkemizdeki en yaygın kullanım alanı kaplıca turizmi ya da
termal turizmdir.
Bakanlığımız sağlık turizmi başlığı
altında termal turizme yönelik çalışmalarına 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 1930
yılında yürürlüğe girmesiyle birlikte başlatmıştır. Bu kapsamda ülke genelinde
jeotermal kaynakların sağlık amaçlı kullanımına yönelik olarak kaplıca sularının
şifalı özelliklerini belirleyerek,
bu suların kullanılacağı tesislere işletme izni
vermektedir.
Geleneksel kaplıca yaklaşımı ile
süregelen kaplıca işletmeciliği günümüzde daha modern ve kompleks işletmecilik
anlayışına doğru gelişim göstermiştir. 24 Temmuz 2001 tarihinde yayımladığı Kaplıcalar Yönetmeliği ile Bakanlığımız
bu gelişmeler doğrultusunda kaplıca tesislerinde, gereken sağlık standartlarını
ve modernizasyonu sağlamak amacı ile bu tür tesislerin sağlık niteliklerini
belirlemiştir. Bu Yönetmelik ile;
Kullanıma sunulan kaplıca sularının
niteliklerinin ve şifalı özelliklerinin tespit edilmesi,
Kullanıma sunulan tedavi
ortamlarındaki birimlere standart getirilmesi, bu ortamların hijyenik ve sağlığa
uygun koşullarda yapılandırılması,
Uzman doktor, fizyoterapist veya
hemşire bulundurulması zorunluluğu ile tedavilerin uzman kişiler tarafından
kontrolü sağlanmıştır.
|