Sağlık Bilgi
Sistemlerinde Akreditasyon
Türkiye’nin HBYS konusunda en eski
şirketlerinden birisiyiz. Yalnızca sağlık bilgi sistemleri üzerinde
uzmanlaştığımız, yaklaşık çeyrek yüzyıllık deneyimlerimizi ve becerilerimizi
biriktirdiğimiz bir alanda çalışıyoruz. Zaten sağlık sektörünün yapısı gereği,
faaliyet alanını sağlık alanı olarak ana eksen seçmemiş firmaların başarılı olma
şansı da bulunmuyor. Nitekim zaman içinde yok olduklarını ya da ilgi alanlarını
başka sektörlere yönelttiklerini biliyoruz.
İlk Hastane Bilgi Yönetim Sistemi'mize 1987'de DOS tabanlı olarak
başladık. 2001'de Windows tabanlı olarak geliştirirken, 3. kuşak web tabanlı
yazılımlarımızı java teknolojisi ile ürettik. Günümüzün çağdaş
teknolojileriyle yazılımlarımızı daha da zenginleştirerek, hizmet sunucu ve
alıcılarımızın bu yeniliklerden yararlanmasını sağladık. Kolay kullanımlı,
görsel arayüzlü, işletim sistemi, veri tabanı, donanım mimari ve internet
tarayıcı bağımsızlığı gibi Türkiye'deki web tabanlı yazılımlarda olmayan
birçok özelliği kullanıcılarımıza kazandırdık.
Çeyrek yüzyıllık hizmetimiz ve ürünümüzle sağlık kuruluşlarımızın
güvenini kazanarak, uzmanlığımızı ve yeterliliğimizi kanıtlamış durumdayız.
Sağlık Bakanlığı'nın HBYS Çerçeve Alım İlkeleri Dokümanı'nın tamamını
sağlamaktan daha ileri giderek, hasta odaklı bir yaklaşımla hastane bilgi
sisteminin klinik tarafındaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Uluslararası kabul
gören kriterlerin tanımlandığı standartlarda, uluslararası yazılım geliştirme
tekniklerine paralel olarak üretimimizi, teknik yeterliliğimizi ve
yeteneklerimizi geliştirmeye devam ediyoruz.
Ancak, sağlık alanında hizmet ya da ürün sunan yazılım firmaları ve
ürünleri için belirli bir kriter tanımlanmadığı ve bu bağlamda herhangi bir
belgelendirme kuruluşu olmadığı için ciddi sorunlarla karşı karşıya
kalıyoruz. Kaliteden ödün vermeyen firmalar ya da ürünler, ya kaliteden ödün
verme ya da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. KİK (Kamu İhale
Kurumu) alım yöntemine göre işlem yapan hastanelerimizin bir çoğunun en
avantajlı teklifi sadece fiyat unsuruna göre belirlemesi, kaliteli hizmet ve
ürün sunan firmanın dışarıda kalmasına neden oluyor.
Bu nedenlerle, belgelendirme kuruluşu ya da kuruluşlarının
tanımladığı, uluslararası kabul gören kriterlerin ve standartların oluşturulması
gereklidir. Belgelendirme kuruluş ya da kuruluşları bu kriterleri
uygulamalı, uygulamanın düzenli kontrolü ise başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere
bağımsız, Akreditasyon Konseylerince gerçekleştirilmelidir. Yazılımın ya da
hizmetin, hastanelerimizin ihtiyaçlarına, uluslararası standartlara,
yönetmeliklere uygunluğunun, uzmanlığının, yeterliliğinin analiz ve muayene
edilmesi gereklidir. Aksi takdirde maliyetleri sürekli artan kaliteli
firmanın ya da ürünün rekabet şansı kalmayacaktır.
Eskiden, ihale sürecini sonlandıran hastane ile en avatajlı teklifi veren
firma anlaşır, yasal süreler
içerisinde işleme başlanılırdı. Muayene komisyonu kabul yapana kadar da yazılım
kurumdaki sisteme uyarlanırdı. Elbette geçen uzun süre içersinde hizmet
sunucuların yetenekleri, hizmet alıcıların ise beklentileri kıyaslanmayacak biçimde
arttı. Söz gelişi, 90 yılında bir sağlık kurumunda yalnızca faturalama ve kayıt
işlemi, hastane bilgi yönetim sistemi açısından yeterliyken, günümüzde sayısal
hastane konsepti ile, randevu sistemlerinden, PACS'a, mobil cihazlardan,
laboratuvar sonuçlarına kadar her
veri kayıt altına alınıyor. Bu nedenle iki dönemi kıyaslarken insaflı da olmamız
gerekiyor.
Günümüzde en avantajlı teklifi vermek yetmiyor elbette. Doğal olarak,
hastaneler tarafından önceki dataların aktarımı da isteniyor. Data aktarımı
konusunda da bir standart oluşturulmuş değil. Mevzuatta kesin olarak data
aktarımının yapılması şart koşulsa da, data aktarımının nasıl yapılacağına
yönelik tanımlanmalar yapılmış olsa da, çoğu zaman data aktarımı yapmadan yeni
firma hizmet üretiyor. Bazı hastanelerin Bilgi işlem ünitelerinde hizmet
üreten firmaların verdiği yedek DVD koleksiyonu bulunuyor. Dolayısıyla,
bugün işlem yaptırmaya gelen hastanın önceki sistemdeki kaydına ulaşamıyoruz.
Başta hastanelerimizin yönetimi olmak üzere, firma da büyük bir yükümlülük
altına giriyor. Kurumların sahip olması gereken önemli bilgiler, elektronik
sağlık kayıtları data aktarımının sağlıklı yapılamaması, kimi zaman da
yapılmaması nedeniyle kayboluyor. Bu konuda etkili bir yaptırım, bir mekanizma
da ne yazık ki yok.
Diğer bir sıkıntı da demo sürecinde yaşanıyor; firmalarımız demolarda
binbir güçlükle karşılaşıyor. Örneğin Muayene Komisyonu aynı zamanda hastane
çalışanından oluşuyor. Çoğu zaman yeni firmaya karşı bir ön yargı, direnç
oluşabiliyor. Alışkanlıkların terk edilmesi kolay olmuyor. En az 56 kişiden
oluşan demo komisyon üyeleri yazılım konusunda uzman olmayan, kimi zaman
mevzuatı da çok iyi bilmeyen kişilerden oluşuyor. Demo sırasında ilgili
birimlerden çağrılan personel ile demoya katılan ekip genişliyor. İş gücü
kaybının yol açtığı maliyetler, toplantı salonunun amacı dışında kullanılması vb
olumsuzluklar görülmüyor, hesaplanmıyor. Kaybet, kaybet zinciri içinde hem
kurum, hem firma hem de ülke kaynakları kaybediliyor.
Bazen, süre dahi verilmeden demoya çağrı yapılıyor. Oysa şartnameye göre
teknik ekibin hazırlanması, planlanması belirli bir zamana ihtiyaç duyuyor. Demo
disiplini içinde tanımlanan işleyişe göre hareket etme yerine, tüm yazılımın madde madde kontrol
edildiği bir yapıya dönüşüyor. Demo aslında yetenek testi olması gerekirken,
tüm yazılım sınanıyor. Neredeyse, Muayene Komisyonunun kabul anında yapması
gereken her şey demoda isteniyor.
Cihazdan ya da ağdan kaynaklanabilecek sorunlar nedeniyle yazılım
yetersiz bulunabiliyor. Sonuç itibarıyla en avantajlı firma subjektif
değerlendirme ile dışarıda kalıyor. Program istekleri temelinde
yapılabilecek güncellemeler bir eşik değeri gibi algılanabiliyor. Sözde
tespit edilen eksiklikler nedeniyle, örneğin 400 Bin TL fazla teklif veren firma
tercih edilebiliyor. Her madde neredeyse 100 Bin TL’ya karşılık
gelebiliyor. Öneriler
Firmalar ve ürünler subjektif olmayan gereklere göre akredite edilmeli.
Hem firmanın hem de yazılımın akreditasyonu sağlanmalı. Sağlık
Bakanlığı’nın bina, fiziki koşullar, donanım ve tıbbi teknolojik ihtiyaçlar,
sağlık insan gücüne göre belirlediği kriterlere göre sınıflara ayırdığı
(A,B,C,D,E) hastanelerde hizmet üretmeye yönelik olarak akreditasyonda
derecelendirmeye gidilmeli. Örneğin A-I grubunda Eğitim Araştırma Hastanesi’nde
hizmet verme yada C grubunda hastanelerde hizmet verme gibi akreditasyonları
yapılmalı.
Belgelendirme kuruluşunun yada kuruluşlarının tanımladığı, uluslararası
kabul gören kriterler ve standartlar oluşturulmalı. Uygulamanın düzenli
kontrolü başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bağımsız, Akreditasyon
Konseylerince gerçekleştirilmeli. Bu konseylerde Sağlık Bakanlığı ve TSE’den
uzmanlara ek olarak üniversiteler, Tıp Bilişimi Derneği, YASAD gibi
STÖ'lerden üyeler de alınmalı.
Firmaların uyması gereken kurallar, bulundurulması gereken belgeler (ISO, CE, 27001 vb) ve standartlar (Hl7,
IHE vb) belirlenmeli. Firmanın teknik altyapı ve personel yapısının çerçeveleri
tanımlanmalı. Kapasite ve yetenekleri belirli kriterlerle
değerlendirilmeli. Firma yazılım ve destek personelinin kriterleri
belirlenmeli.
Akreditasyon neler kazandıracak?
Firmalar akreditasyonu hedefledikleri için kendilerini geliştirmek için
Ar-Ge faaliyetlerine daha fazla yer verecekler. Hizmet ve ürün üretiminde
kaliteye daha fazla özen gösterecekler.
Akreditasyon pozitif yönde rekabet ortamı yaratacak; firmalar ve
ürünleri, daha iyi akreditasyon dereceleri elde edebilmek adına çalışmalarını
yoğunlaştıracak.
Firmalar, eksik ve zayıf noktalarının farkına varıp, 02bunları düzeltme
konu sunda sürekli bir çaba içerisine girecek.
Firmayı ve ürünü değerlendirebilecek bir mekanizma oluşturulacak.
Yapılacak itirazlar ya da öneriler bir muhattap bulacak.
Değerlendirme subjektif değil, belirlenmiş kurallar, maddeler
çerçevesinde yapılacak. Firmanın
belirlenmiş hedefler ve standartlar doğrultusunda yüksek kaliteli bir
hizmet sunmasını garanti altına alınacak.
İhale ve demo süreçlerine yönelik firmaların itirazları azaltılacak.
Karar kesinleşinceye kadar geçen belirsizlik süresinde hizmet
aksamayacak.
Yazılım üretimi yapan firmaların kaynakları, enerjileri ve motivasyonları
korunacak. Kaynaklarını ve enerjilerini daha kaliteli üretime ve ihracata
yönelik çalışmalara ayıracak.
Akredite edilmiş firmaların yetenekleri tespit edilmiş olacağı için
demoya gerek kalmayacak. Demo sürecinde yaşanabilecek olumsuzluklardan
kurtulunacak.
Akredite olmuş firmanın personelinin motivasyonu artacak. Personel
iletişimi, uyumu ve katılımı artacak.
İyi hizmet veren, kalite belgelerine sahip, Ar-Ge çalışmalarını sürdüren,
gelişim için sürekli yatırım yapan firmaların resmi olarak tanınmaları
sağlanacak.
|