Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English
>

ODTÜ- Teknokent

     Bilişim sektörü tarafından uzun zamandır beklenen “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinin” 19 Haziran tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmesi, özellikle Ar-Ge alanında faaliyet gösteren firmalarının yüzünü güldürdü. Yönetmeliğe göre, devlet Teknokent bünyesinde yer alacak şirketler, bir takım vergilerden de muaf tutacak...

     Türkiye'deki ilk Teknokent'in Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde kurulduğunu anımsatan ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, “ODTÜ olarak yaklaşık 15 yıldır, Sanayi Bakanlığı'na, hükümet yetkililerine, meclise, Teknokent'lerle ilgili yasanın mutlak surette çıkarılması ve Teknokent'lerin Türkiye'de kurulması gerektiğini ifade ediyorduk. Tabi biz, bu fikirleri ortaya attığımızda, tam olarak anlaşılamıyorduk. Fakat daha sonra, zamanla Teknokent'lerin önemi anlaşılmaya başlandı. Sonuçta böyle bir yasanın çıkması, geç de olsa bizim için çok sevindirici oldu. Teknokent'i kurmadan önce bir Fransız firmasına fizibilite çalışmaları yaptırmıştık. O fizibilite çalışmasının sonucunda da bize, seçilen yerin, yani ODTÜ'nün son derece uygun olduğu bildirildi. ODTÜ'nün, Hacettepe ve Bilkent gibi önemli üniversitelere yakın olmasının da, Teknokent'teki çalışmalara katkı sağlayacağı söylendi. Sonuçta Türkiye'nin ilk Teknokent'i üniversitemizde kuruldu. Teknokent'in üniversite bünyesinde kurulmasının firmalar açısından en büyük yararlarından birisi, araştırma-geliştirme çalışmalarını yürütürken üniversitedeki bilgi birikiminden faydalanabilmeleri. Konuyu üniversitemiz bünye açısından değerlendirecek olursak, üniversitemiz sinde yapılan çalışmaların da teknolojide uygulaması söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla, böyle bir işbirliği, teknolojinin ve ekonominin geliş-mesine büyük yarar sağlıyor. Böylelikle de bilim ve teknoloji alanında yapılan çalışmalar hız kazanıyor”diyor.

     “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinin”çıkmasının Teknokent' lerin sayısının artmasına aynı zamanda, var olan Teknokent’ lerin gelişimine ise, büyük katkı sağlayacağını ifade eden Rektör Ural Akbulut, “ODTÜ olarak, 7-8 ay önce, Türkiye'deki diğer üniversitelerin temsilcilerini buraya davet ettik. Davetimize bir çok üniversitenin temsilcisi katıldı. Onlara Teknokent yasasını anlatarak, Teknokent kurmanın yararları konusunda bilgi verdik. Bu konuda uzun yıllar süren araştırmalarımız olduğu için, yaşadığımız sıkıntıları onlar da yaşamasın diye kendilerine tecrübelerimizi aktardık. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Bu üniversitelerden 8-10 tanesi, ciddi bir şekilde Teknokent kurma projesiyle ilgilenmeye başladı. Hatta zaman zaman bazı üniversitelerden yetkililer gelip Teknokent'i geziyor ve altyapı oluşturmak için şirketlerle görüşüyor. Bilim ve teknolojiye katkıları düşünülürse, Türkiye'nin geleceği açısından Teknokent'in çok önemli bir proje olduğu da yadsınamaz bir gerçek olarak ortaya çıkacaktır. Türkiye bu alana yatırım yapmakta ne kadar gecikirse, o kadar zararına olur diye düşünüyorum. O yüzden biraz gecikmiş olmakla beraber yine de yasanın çıkması bence, Türkiye'nin bilim ve teknoloji alanında önünü açacaktır”diyor.

     Teknokent bünyesinde yer alacak firmaların, ODTÜ'nün kendi binasından kira karşılığı yararlanabileceği gibi, arazi üzerinde kendilerine tahsil edilecek bir yerde kendi binasını da kurabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Ural Akbulut, “Aslına bakarsanız firmalardan bize o kadar çok talep geliyor ki, doğrusu bu talepleri karşılamakta bile zorlanıyoruz. Ağustos ayında açılacak olan ikinci binamız şimdiden doldu. Üstelik bu konuda hala pek çok taleple karşı karşıya kalıyoruz. Teknokent projesi birkaç etapta tamamlanacak büyük ve uzun yıllar sürecek olan bir proje. Elbette yeni firmalar da yeni projeleriyle bilimsel ve teknolojik çalışmalarda bulunacaktır. Teknokent'te çalışacak firmalar için belirlenen kira ücreti, şehirdeki normal bir büronun kirasına yakın. Hatta, daha altında olanlar bile var. Firma eğer kendi binasını yapmak istiyorsa, arsayı biz verdiğimiz için, arsa bedeli olarak binanın boyutuna ve standardına göre de fiyatı değişiyor. Kendi binasını yapan bir firma, 10 -15 yıl binayı kendisi kullanıyor. Daha sonra üniversiteye devrediyor. Ama, yapılacak anlaşmaya göre, arzu ederse kendi binasında kiracı olarak da kalabiliyor. Yalnız burada ODTÜ'nün kiradan büyük kazançlar elde ettiği düşünülmesin; kira geliri, yapılan yatırımlar yanında oldukça küçük kalır. Çünkü, önemli olan, öğretim üyelerimizle sanayiinin bir araya gelerek, ortak bir şekilde bilim ve teknolojiye katkı sağlamaları ve bunun sonucunda da ülkenin kalkınmasıdır. ODTÜ'nün genel yapısına zarar vermeden firmalara araştırma ve geliştirme çalışmaları için, geniş bir arazi ve konforlu bir ortam sunuyoruz. İnşaatlarımız da zaten 2-3 katı geçmediği için, otopark ve çevre düzenlemesi gerekiyor. Her şey Türkiye'nin gelişimi ve geleceği için. Çünkü Türkiye'nin geleceği açısından Teknokent'lere büyük görevler düşüyor”diyor.

     ODTÜ Teknokent'inin çok büyük başarılara da imza attığının altını çizen Prof. Akbulut sözlerini, “Teknokent'imizden, yurtdışına elektronik ihracatı bile yapıldı. Mesela bunlardan bir tanesi, lazer tabancasıyla hedeflere atış yapılmasını sağlayan bir teknolojiydi. Bu lazer tabancası sayesinde, özellikle polis ve askerin mermi harcamadan ve araziye çıkmadan, elektronik ortamda yaptıkları atışların isabetinin hesaplanmasını sağlanıyor. Bu açıdan yazılım ve elektronik çok önemli. ODTÜ Teknokent'i içinde üretilen bir elektronik yazılım ürünü olan bu teknolojiyi Amerika'ya ihraç ediyoruz. Şu anda FBI, bu cihazları Türkiye'den alıyor. Aynı şekilde Amerikan Ordusu da, kullanmak istiyor. Zaten ülkemiz de, coğrafi konumu itibariyle Savunma Sanayii'ne çok fazla harcama yapmak durumunda olan bir ülke. Kendi teknolojisini üretmeyen bir ülkenin daima geri kalmış ülke sınıfında yer alması kaçınılmazdır. Aynı durum ülkemiz için de söz konusu. Türkiye, ekonomik krize yenik düşmek, daima dış ülkelerin ekonomisine ve teknolojisine bağımlı olmak istemiyorsa bir an önce araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız verip bilim ve teknoloji üretmesi gerekiyor”diye tamamlıyor.

&     Teknokent yönetmeliği ve projesi hakkında, projenin yönetici şirketi Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teknopark A.Ş Genel Müdürü Uğur Yüksel ise şunları söylüyor: “Bu projenin, bilinen ilk örneklerden biri 1960'lı yıllarda kurulan Slikon Vadisi'dir. Stanford Üniversitesi'nin, arazilerini değerlendirmek amacıyla, özel şirketlere verdiği Slikon Vadisi, bu anlamda dünyanın en büyük ve başarılı Teknopark'larından birisidir. Bu tür merkezlerin Avrupa'da da çok önemli örnekleri var. Türkiye'de ise, Teknokent projesi ilk olarak 1987 yılında ODTÜ bünyesinde gündeme getirilerek, bu konuda bilgi birikimi, araştırma ve fizibilite çalışması yapılmış. 1995 yılında ise, Ankara'da bir bilim parkı ya da Teknokent kurulması konusundaki çalışmalar daha da hız kazanmış. 2001 yılı içinde de konuyla ilgili kanun, Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Sürecin bu kadar uzamasının temel sebeplerinden bir tanesi kaynak yetersizliği, diğeri ise, Teknokent projesinin Türkiye Türkiye için kavram olarak çok yeni olması. Teknokent'lerin genel anlamda üç ayrı tipinden söz etmek mümkün. Birincisi, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) gibi devlet bünyesinde kurulanlar. İkincisi üniversitelerin kurduğu ODTÜ Teknokent gibi merkezler, üçüncüsü ise, özel sektörün yatırım yapmak amacıyla kurduğu Teknokent'ler. Türkiye'de şu an yalnızca ODTÜ ve TÜBİTAK bünyesinde yer alan iki tane Teknokent var. Ancak, konuyla ilgili yönetmelik geçtiğimiz günlerde çıktığı için, bu sayının önümüzdeki günlerde daha da artacağını sanıyorum” diyor.

     ODTÜ Teknokent'inde çoğunluğunu yazılım firmalarının oluşturduğu 43 firmanın şu an için faaliyette bulunduğunu kaydeden Yüksel, “Bu sayı Ağustos ayında açılacak olan yeni binamızla birlikte 65'e çıkacak. Burada genellikle yazılım firmalarının yoğun olması, bu alanda faaliyet gösteren firmaların bize daha çok başvurmasından kaynaklanıyor. Tabi yazılım firmalarının araştırma geliştirme (Ar-Ge) açısından daha etkin bir role sahip olması da olayın bir başka boyutu. Biz, araştırma ve gelişmeye yönelik her türlü firmaya açığız. Zaten yönetici şirket olarak bizim, şirketler arasındaki faaliyetleri artıracak köprülerin kurulmasına yardımcı olmak, Teknokent'in gelişmesi ve yenilenmesi için gerekli ortamın sağlanması gibi kanunla çizilmiş bir takım görevlerimiz var. Bunun dışında, yurtdışında yapılan çalışmaları izleyerek, yeni gelişmelerden haberdar olmak ve kendi yaptığımız çalışmaları kamuoyuna duyurmak gibi çalışmalarda da bulunuyoruz. Teknopark, ya da Teknokent dediğimiz Teknoloji Geliştirme Merkezleri, Türkiye'nin global ekonomideki rekabetçi gücünü artıracak oluşumlar. Bu nedenle kamuoyunun bu konuda bilinçlenmesi ve daha denetleyici bir rol üstlenmesi gerekiyor. Tabi bu konuda ODTÜ'ye de çok büyük görevler düşüyor. Tek-nokent'lar, araştırma ve geliştirmeyi destekleyerek sinerjinin artmasını sağlıyor.Türkiye, ne yazık ki, Ar-Ge alanına bütçeden en az kaynak ayıran ülkelerden bir tanesi. Oysa, dünya ekonomisinde ülkemizin daha rekabetçi olabilmesini, insanımız daha kaliteli yaşayabilmesini istiyorsak, Ar-Ge'ye daha fazla yatırım yapılması gerekir” diyor.

     Teknokent bünyesinde yer alan firmaların üniversitenin her türlü olanağından yararlanabildiğine dikkat çeken Teknopark A.Ş'nin Yönetici Asistanlarından Derya Kabasakal, “ODTÜ, hem arazisi, hem de geniş olanaklarıyla buraya gelen Ar-Ge firmalarına gerçekten çok güzel bir ortam sunuyor. Doğal olarak böyle bir ortamda fikir üretmek, başarıyı yakalamak açısından da önemli olacaktır diye düşünüyorum. Teknopark A.Ş, ODTÜ Geliştirme Vakfı, Ankara Sanayi Odası (ASO), EBİ A.Ş, Ortadoğu Eğitim Hizmetleri ve Sümer Holding'in oluşturduğu bir şirket. Yönetici şirket olarak biz, buraya gelen firmaların en iyi şekilde çalışabilmesi için köprü görevi üstleniyoruz. Teknokent'te, uluslar arası rekabete açık, teknoloji ve sanayiinin gelişimine katkıda bulunacak fikirler üreten firmaların yer almasını istiyoruz. Zaten 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği, firmaların buraya gelmesini teşvik edici bir rol üstleniyor. Ar-Ge personeli bir çok ayrıcalığa sahip olurken, firmalar ise, kazanç, gelir ve kurumlar vergisinden 5 yıl süreyle muaf tutuluyor. Bu süre, projenin önemine ve büyüklüğüne göre daha da uzayabiliyor”diyor.

     Teknopark A.Ş'nin Yönetici Asistanlarından Emek Barış Kepenek ise, 1990'lı yılların başında KOS-GEB'le beraber Teknoloji Geliştirme Merkezi'nin (TEKMER) kurulduğunu hatırlatarak, “Burada amaç, yeni başlayan küçük ölçekli firmaların doğup büyümesini sağlayan bir merkezin oluşmasıydı. Ardından ODTÜ bünyesinde Teknokent kuruldu. Şu anda yönetmeliğin çıkmasıyla birlikte bizim çalışmalarımız da daha çok hız kazandı. Sürekli gelişmeye açık bir proje ve bu projenin 2020 yılına kadar 4 etapta sürmesi planlanıyor. Burada yer alacak firmaların rahat bir ortamda çalışması için yeni binalar, yaşam alanları ve başka bir çok kolaylıklar sağlanacak. Çünkü, Türkiye bir çok yönden olduğu kadar teknolojik yönden de dışarıya bağımlı bir ülke. Biz, bunun olabildiğince önüne engel koymak istiyoruz. Zaten Teknokent'in amaçlarından biri de, olabildiğince genişleyerek, üniversite-sanayi işbirliğini sağlamak. Böylelikle verimlilik artıracağı için, kazanan Türkiye olacaktır” diyor.

Aylin Özdemir Erdemoğlu
(27.07.2002)