Sağlık ve Bilişimde Objektif Haber

  English

BT Sektöründe Kadınlar

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (International Labour Organisation), Mart 2007 tarihli “Global Employment Trends for Women” adlı raporuna göre, dünya nüfusunun yüzde 51'ini, toplam işgücününse yüzde 40'ını kadınlar oluşturuyor. 1980'lerde ve 1990'larda, kadınların dünya işgücü içindeki payları önemli ölçüde arttı. Ancak kadınlar, tarım ve hizmet sektöründe verimliliği düşük işlerde çalışıyor hâlâ. Sanayi sektöründeki istihdamın çoğunluğunu erkekler oluşturuyor, kadınların istihdam oranı ise son on yılda daha da azalmış. Çalışan kadınların yüzde 40'ı tarım, yüzde 42.4'ü hizmet sektöründe, yüzde 17.2'si ise sanayi sektöründe. Avrupa Komisyonu'nun yayımlanan son bulguları ise istihdamda kadınlarla erkekler arasındaki farkın, tüm sektörlerde yüzde 15 olarak kaldığını gösteriyor.

Bu yazıda, ILO, Avrupa Komisyonu ve TÜSİAD tarafından yayımlanan verilerden elde edilen sonuçlar; Yıldız Ecevit, A., HoşgörGündüz ve C. Tokluoğlu tarafından yürütülen “Professional Women in Computer Programming Occupations: The Case of Turkey” başlıklı araştırma sonuçları ve Intel şirketi tarafından 1214 Haziran tarihlerinde Budapeşte'de düzenlenen “Excellence in Performance, Arrchitecture and Manufacturing through Academic Partnerships” adlı forum için Nazife Baykal ve Nuray Tekin tarafından hazırlanan ve “Gender Diversity: The Role of Women in Science and Engineering” adlı oturumda N. Baykal tarafından sunulan “Women in Science &

Bilişim sektörü son 30 yılda önemli gelişmeler kaydetti. Bilgi ve iletişim teknolojileri, bilginin toplanması, sınıflandırılması, iletilmesi ve saklanmasında devrim niteliğinde değişikliklere neden oldu. Bu nedenle de iş yaşamının çok önemli, giderek ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu yeni teknolojiler, üretimden başlayarak iş süreçlerini de önemli ölçüde dönüşüme uğrattı. Yeni sektörler, yeni işler yaratmakla kalmadı, çalışan profillerini ve çalışan görüntülerini de değiştirdi.

 

            2003'te, üniversite öğrencileri içinde kadınerkek eşitliği, tüm ülkelerin üçte birinden azında söz konusu. Diğer ülkelerde ise hemen hemen eşit olarak ikiye ayrılmış durumda bulunuyor. Özellikle bilim ve mühendislik alanlarına bakıldığında, veri elde edilebilen 47 ülkeden ancak üçünde cinsiyet eşitliği görülebiliyor. 43 ülkede (yüzde 91) ise bu alanlarda bir erkek egemenliği ortaya çıkıyor.

 

            Yaşam bilimlerinde, ülkelerin yüzde 73'ünde kadınların oranı 1'den yüksek ya da 1; ortalama ise 1.1. Bu alanlarda (tıp dahil) kadınların açık bir üstünlüğü söz konusu. Yükseköğrenimin yukarıda sözü edilen düzeylerinde kadın oranındaki düşüş eğilimi, doktora ve daha ileri derecelerde de erkeklerin oranının yüksek olmasıyla sonuçlanmış. Ülkelerin yalnızca yüzde 20'sinde, doktora programlarından mezun olan kadınların oranı anlamlı bir şekilde yüksek. Ancak bilim ve mühendislik alanlarında bu oran yüzde 8. Genel olarak, eğitimin bu düzeylerinde bir cinsiyet eşitliğine, ülkelerin ancak yüzde 17'si ulaşabilmiş; bilim ve mühendislik ile diğer alanlar arasında anlamlı bir fark yok.

           

            Bilim ve mühendislik alanlarında, yükseköğreniminin iki düzeyinde de benzer oranlar söz konusu (birçok ülkede, lisansüstü eğitimde kadınların durumu biraz daha iyi). Bunun nedeni, bilim ve mühendislik alanında kariyer yapmada, lisansüstü eğitimin öneminin giderek artması. Birçok ülkede, lisansüstü mezunu kadınlar, lisans mezunu kadınlardan oransal olarak daha fazla. Bu da kadınların, özellikle de yükseköğreminin ilk aşamasında (lisans) daha iyi bir performans gösterdikleri ve eğitimlerini yarıda bırakma oranlarının daha düşük olduğu varsayımını güçlendiriyor.

 

            Tahminlere göre, dünyadaki tüm araştırmacıların yalnızca dörtte birini kadınlar oluşturuyor. 89 ülkeden 34'ünde, araştırmacılar arasında kadınların oranı yüzde 30'dan, 69 ülkede ise yüzde 45'ten az. Bu ülkelerden yalnızca 17'sinde (yüzde 18) cinsler arasında bir eşitlik var. 3 ülkede ise kadınların oranı daha yüksek.

 

            Araştırmacıların yüzde 46'sı kadın. Latin Amerika ülkelerinde cinsler arası eşitliğe ise ülkelerin üçte biri ulaşabilmiş durumda.

           

            Araştırmacıların yüzde 15'i kadın. 2003'te bu ülkelerin yüzde 28'i eşitliği yakalamış. Arap ülkeleri, Japonya ve Kore Cumhuriyeti'nde toplam kadın araştırmacıların oranı yüzde 30'dan düşük. Tüm Güney Asya, yüzde 12 ile en düşük orana sahip. Bu oranın düşük olması, büyük ölçüde Hindistan'dan kaynaklanmakta (yüzde 10). Güneydoğu Asya'nın toplam payı ise yüzde 42.Yüzde 32. Yalnızca 5 ülke eşitliği yakalayabilmiş. Yaklaşık yüzde 29

  

           Özel sektördeki araştırma-geliştirme firmalarında çalışan kadın sayısı, kamu sektörüne göre erkeklerden daha düşük. Avrupa Birliği'nde tüm araştırmacıların yüzde 28'i kadın. Bu oran, kamu sektöründeki ve üniversitelerdeki araştırma-geliştirme faaliyetlerinde yüzde 34'e çıkıyor.

           

            Türkiye’de 19992000'de kadın öğrenci oranı yüzde 40,4. Kadın öğrencilerin teknik bilimler ve ziraat dışındaki oranları gittikçe yükselmekte ya da sabit kalmaktadır. Sosyal bilimler ve öğretmenlik eğitimini de kapsayan uygulamalı sosyal bilimler, matematik ve fen gibi alanlarda kadın öğrenci oranları erkeklerinkine yaklaşmaktadır. Dil, hemşirelik dahil sağlık bilimleri ve sanat alanlarında kadın öğrenci sayıları erkeklerden fazladır. (TÜSİAD, 2000)

 

            Kadın akademisyenlerin oranı, % 7'den % 35,42'ye yükselmiştir. Onların da tıpkı öğrencileri gibi yüksek oranda dil ve edebiyat, sanat ve sağlık bilimleri gibi “kadına uygun” alanlarda toplandıkları görülmektedir. Kadınların öğretim kadrosu içindeki yerine baktığımızda akademik kariyerin dışında kalan okutmanlık (% 56.7) ve uzmanlık (% 43.3) gibi görevlerde yoğunlaştıkları görülmektedir (TÜSİAD, 2000).

 

            Türkiye'de 1960'ların sonunda kamu sektöründe bilgisayar teknolojileri kullanılmaya başladı. Bilişim sektörü 1980'lerden sonra hızla yaygınlaştı ve birçok alanda (sanayi, bankacılık ve sigortacılık vb) kullanılmaya başladı. Kamu sektörünü özel sektör izledi. Bu da tüm dünyada olduğu gibi, bu teknolojinin gerektirdiği insangücüne bir gereksinim yarattı. Bu niteliklere sahip insangücünün istihdamı ile de çalışan ve çalışanlar arasındaki cinsiyet oranları büyük ölçüde değişti.

 

            (Professional Women in Computer Programming Occupations: The Case of Turkey), adlı araştırmada bilişim sektöründeki çalışan kadınların oranının, hukuk, tıp, mühendislik ve öğretmenlik gibi erkek egemen mesleklerdeki kadar yüksek olduğu ve bu sektördeki kadın oranının, ABD ve Hollanda gibi ülkelerle karşılaştırılabilecek düzeyde olduğu bulundu.

 

Bu araştırmada araştırmacılar, aşağıdaki sosyolojik konuları incelemişlerdir: Kadınlar, BT sektöründe çalışmayı neden seçmişlerdir? ve BT sektörü onları neden tercih etmiştir?

            

            Bu sektörün kendilerine mesleki hareketlilik sağlayamayacağını düşünen birçok erkek, bu alanı bırakarak başka işlere geçmiştir. Bunun sonucunda da bilgiişlem alanında kadınlar için birçok yeni fırsat doğmuştur.

           

Bu sektörde çalışan ve yeni beceriler edinen erkekler, özel sektörü tercih etmiş ve fırsatını bulur bulmaz bilgiişlemle ilgili başka işlere geçmiştir. Bunun sonucunda da kadınların çalışabileceği birçok üst düzey pozisyon açılmıştır.

           

Kadın-erkek eşitliğini savunan ve kadınların eğitimleri destekleyen cumhuriyet rejimi, bilim ve teknoloji alanında çalışan kadınların oranını göreli olarak etkilemiştir.

           

Kemalizm'in “pozitif dünya görüşü”, aileleri, kız çocuklarının üniversitelerde doğal bilimler alanında eğitimleri konusunda cesaretlendirmiştir.

           

Batı ülkeleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye'de bilim alanına yapılan mali yatırım düşüktür, bu nedenle bu alan, erkekler tarafından kadınlara karşı daha az “korunmuştur”

           

Bu alanda çalışan kadınların çoğu, bilgisayar, elektrik, endüstri,  nükleer, inşaat ve jeoloji,  mühendisliği bölümlerinden mezundur. Fen-edebiyat fakültelerinden mezun olanlar, temel olarak fizik, matematik, istatistik ve kimya bölümü mezunlarıdır.

           

Bilgisayar programcılığı mesleğinde yüksek statüde çalışan kadınların yaş ortalaması 30'dur. Bilgisayar programcılığı mesleğinde çalışan kadınlar, genç, kent doğumlu ve kentte yaşayan, üniversite mezunu kadınlardır. Bu kadınların çoğunun anne babaları da eğitimlidir. Bunlar, bilişim sektöründe çalışan kadın oranının yüksek olmasını etkileyen en önemli etkenlerdir.

           

Bilişim sektöründe çalışan kadınlar, özel yaşam ve iş yaşamı konusunda da şu eğilimleri göstermektedir: Birinci grup, evlilik yaşamlarında köklü bir değişiklik yapmadan iş ve aile sorumluluklarını bir arada yürütmektedir.

           

İkinci grup, evliliği ertelemekte ya da reddetmektedir. Kariyer gelişimine öncelik verme konusunda bu iki grup arasında önemli bir fark olmasa da ikinci gruptaki kadınlar, evliliğin hâlâ önemli olduğu bir toplumda artık yalnız yaşamalarını meşrulaştırabilmektedir.

           

Sonuçta, bilişim sektöründe çalışan kadınların; çok çalışması ve kendine güvenmesi, iş ve ev yaşamını uyumlu hale getirebilmek için pratik çözümler bulabilmesi, evde ve işte yaşanan gerilimi azaltabilecek stratejiler geliştirmeleri gerekmektedir. Bunun için, üç önemli strateji bulunmaktadır: Çok çalışmak, evliliği ertelemek ya da hiç evlenmemek, evlilik yaşamındaki rollerinde köklü bir değişiklik yapmadan iş yaşamını yürütmek.

           

Sonuç olarak, tüm dünyada toplam istihdamda, özellikle de verimlilik gerektiren işlerde ve bilişim sektöründe; yükseköğrenimde, özellikle de mühendislik alanında ve araştırma alanında hâlâ erkek egemenliğinin söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.

           

Türkiye'de belki toplam istihdam; yükseköğrenim, özellikle mühendislik ve araştırma alanları için aynı şeyi söyleyemesek de bilişim sektöründe durum, gelişmiş ülkelerle karşılaştırılabilecek düzeyde.