Gün doğumu veya gün batımını
izlemek için dünyanın en yüksek tümülüsü, en büyük açık hava müzesi ve sekizinci
harikasının doruğuna çıkan Nemrut
Dağı’nın konukları, gördükleri gizemli güzellik karşısında hayret ve
hayranlık duygusu içinde kalıyorlar. Her yıl ortalama 100 binin üzerinde yerli
ve yabancı turist gün doğumu ve gün batımını seyretmek için Nemrut Dagı’na
geliyor.
Adıyaman'ın Kahta ilçesine
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilen
Nemrut Dağı ve çevresindeki Kommagene Uygarlığı eserleri Türkiye’nin önemli
Milli Parklarından birisi. Dünya Turizm
Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu'nun (FİJET) Altın Elma Ödülü ile onurlandırdığı
Nemrut Dağı’ndaki dev heykeller ve tümülüs ile birlikte Arsameia (Eski Kale), Yeni Kale, Karakus Tepesi ve Cendere
Köprüsü’ de Milli Park sınırları içerisinde yer
alıyor.
Kökeni Pers Hükümdarı Büyük Daryus ile Makedonya Hükümdarı Büyük İskender'e dayanan ve bölgede
M.Ö. 69-M.S. 72 yılları arasında hüküm süren Kommageneliler'in yaptırdığı Kral
I. Antiochus'un anıt mezarı,
arkeoloji dünyasının çekim merkezi olmaya devam ediyor. Kral I. Antiochus'un anıt mezarının
tümülüsün içinde olduğu sanılıyor. Ancak anıt mezar iki bin yıldır sır olmaya
devam ediyor. Tanrıları ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı
mezarı, doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmış anıtsal heykelleri ile
Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisini
oluşturuyor.
Kalıntıların bulunduğu alanda dini
törenlerin yapıldığı teras şeklindeki avlular yer alıyor. Kuzey terası daha
ziyade sunak ve kabartmalarla teraslara açılıyor. Simetrik biçimde yapılmış
teraslarda aslan ve kartal heykelleri arasında yüksekliği kaideleriyle birlikte
8-10 metreye ulaşan oturur vaziyette dev heykeller sıralanıyor. Heykelleri,
yazıtları ve kabartmaları olan büyük taş bloklar
çeviriyor.
Doğu ve Batı teraslarda kartal,
aslan ve tanrı heykelleri bulunuyor. Tanrı heykelleri, aslan ve kartal
heykelleriyle başlayıp aynı düzende son buluyor. Kartal Roma İmparatorluğu`nu aslan ise Pers İmparatorluğu`nu simgeliyor.
Hayvanların kralı aslan yeryüzündeki gücü, tanrıların habercisi kartal ise
göksel gücü sembolize ediyor.
Tüm tanrı heykellerin batı ve
Mezopotamya dillerinde iki ismi bulunuyor. Bu temelde insanların, kültürlerin,
dinlerin barışıklığını simgeleniyor. Yüzleri doğu ve batıya çevrili Pers ve Roma
tanrıları, kral Antiochos'un doğu ve batı dinlerinin sentezi ile yeni bir din ve
yeni bir kültür kurma planını anlatıyor.
“Tanrıların Göksel Tahtı” olarak
nitelendirilen Nemrut Dağı'nın batı terasında yer alan yeryüzünün en büyük antik
horoskopu, sağa doğru dönerek yürüyen aslan figürlü Aslanlı Horoskop, adeta, tanrı
heykellerinin bekçiliğini yapıyor. Kommageneliler için çok kutsal sayıldığı, bir
dini kitabe olarak korunduğu biliniyor.
Kommagene krallığı döneminde Nemrut
Dağı’nın doruğundaki bu tapınağı yılda iki kez, 1. Antiochus`un doğum gününde ve
tahta çıkış yıldönümünde müzikli ayinler düzenlenip ibadet yeri olarak
kullanıldığı biliniyor.
Eski Kahta Köyü yakınında Kommageneliler
başşehri Arsameia yer alıyor. Burada, Mithridates'in kutsal alanı
bulunuyor.
Yine Eski Kahta yakınında Kocahisar
Köyü civarında sarp kayalar üzerine kurulmuş Yeni Kale yer alıyor. İçinde su depoları, hamam, cami ve Kahta Çayı'na inen gizli su yolu
bulunuyor.
Kahta Çayı'nın bir kolu olan
Cendere Çayı'nın daraldığı yerde iki ana kaya üzerinde tek kemerli olarak M.Ö 2.
Yüzyılda yapılmış çok güzel bir taş köprü, Cendere Köprüsü yer alıyor. 2200
yıldır Cendere Çayı’na gem vuran ve tarihe tanıklık yapan köprü, TC döneminde
yanına yapılan ve yıkılan köprüye gülümsüyor.
Arsameia'nın
Nemrut’ta Gün
doğumu
Gecenin alaca karanlığında,
Nemrut’un Ağustos ayında dahi serin olan doruğundan, Kahta ovasına tepeden
bakıp, uçsuz ufuk noktasını kestirmeye ve yıldızların aydınlattığı siluetleri
algılamaya çalışırken, sessiz bekleyişi bozan, karanlığa bata çıka gezinen
rüzgarın kulağınıza inceden fısıldadığını hissediyorsunuz.
Gün doğumu ile birlikte
belirginleşmeye başlayan dağ sıralarının karanlığı, güneşin ansızın
kızıllaşması, giderek açılarak turuncu ve sarı rengi giyinmesi, beyaz-açık mavi
gökyüzünün ufukta yeniden kararması, inanılmaz tonlarda laciverdin ve onlarca
rengin birbirine karıştığı renk cümbüşünün coşkulu, değişken, kıvrak dansını
sunuyor. Bu güneşe en yakın heykellerin ışık ve renklerle oyunu konuklarına
hayret ve hayranlık duygularını bir arada yaşatıyor.
Güneşin dağ sıralarından ucunu
göstermesi ile kızıldan beyaza dönüşen, iki bin yıldır güneşin doğuşunu ve
batışını
Artan gün ışığı güzellikler ile
birlikte bir kültür sorunumuzu da ortaya çıkarıyor; sert iklim koşulları,
dağdaki gece-gündüz arasındaki büyük ısı farklarının yanı sıra denetimsiz kitle
turizminin yol açtığı tahribatlar Nemrut Dağı ve Kommagene anıtlarının varlığını
ve geleceğini tehdit ediyor. Belki de çok yakın bir gelecekte bu görkemli
eserler gelecek kuşaklara taşınamayacak bir şekilde yok
olacak.
Yüz yıl önce buradaki heykellerin
büyük bir bölümünün kabartmaları alınmış. Hazine avcıları ve bilinçsiz turist
hareketleri sonucunda önemli ölçüde tahrip olmuş. Zamana meydan okuyan taşlar el
sürülünce ufalanacak kadar yıpranmış.
İlk çağlardan beri tarıma elverişli
(vadilerinde incir, zeytin, ceviz ve nar yetişen) yerleşim alanı ve meşe, çınar
ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanları ile çevrili bölgedeki bitki
örtüsü hoyratça yok edilmiş. Aden
Bahçesi’nin yeşerdiği yer olduğu söylenen bölgede keçi sürüleri bitki
örtüsünün son yeşilliklerini tüketmekle meşgul.
Taş heykeller ise yine asırlardır
olduğu gibi kendi kaderine terk edilmiş durumda. Birkaç yıl önce başlayan bir
proje kapsamında yürütülen yenileme çalışmalarında doğal yapıyı zedeleyecek
malzeme kullanılması ve Kültür
Bakanlığı’na sunulan raporda “koruma” çalışmalarını yürüten Hollandalı
arkeoloji ekibinin asıl amacının Antiochos'un mezarını kazmak olduğu yönündeki
iddialar bu taş heykellerin karşısında insanın taş kesilmesine yol
açıyor.